Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fîhi Mâ Fîh Hakkında

Fîhi Mâ Fîh konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Allah, kendi sıfatlarının tatları için çeşitli suretler var etti. Her bir surete o tada ulaşma amacıyla hareketler, tavırlar, sesler, nağmeler ve çeşitli ifadeler verdi. Böylece her biri, kendi sakinliği ve kendi hareketiyle hâlin o tadına getirilir; o hareketler, nağmeler ve acayip seslerle Hak bilinir. Gökyüzünün hareketi, yeryüzünün sükûneti ve şaşkınlığı, ağacın raksı, gezegenlerin geliş gidişleri, hayvanların isteklerini yapmaları, ifadeler ve şiirler de böyledir. Hastalık vermeseydi, Rahman olduğunu neyle bilirdin? Merheme ihtiyaç olmasaydı, cimrilik olmasaydı Allah’ın cömertliğini nasıl bilirdin? Büyük mutasavvıf Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin sağlığında oğlu Sultan Veled, Mesnevî’yi yazmasına vesile olan müridi ve halifesi Hüsâmeddin Çelebi ve belki de diğer bazı yakın müritler tarafından yazıya taşınan Fîhi Mâ Fîh (İçindeki İçindedir), genellikle bir âyet veya hadisin yorumu yahut Mevlânâ’ya sorulan bir soru ile bazen de güncel bir olaya temasla başlamaktadır. Eserde Mesnevî’de olduğu gibi çok sayıda âyet-i kerîme ve hadîs-i şerif yer almakta, bunlarla ilgili tefsir ve yorumlar bulunmaktadır. Atasözlerinin, vecizelerin ve farklı coğrafyaların muhtelif şairlerinden Arapça ve Farsça beyitlerin yer bulduğu Fîhi Mâ Fîh fasıllarında Hz. Mevlânâ’nın kendi şiirlerinden beyitler mevzulara zaman zaman eşlik etmektedir. Dünya, âhiret, ahlâk, nebî, velî, insân-ı kâmil, seyrüsülûk, yakīn ve ilâhî aşk gibi tasavvufî konular hakkında da özgün değerlendirmelerin yer aldığı bu klasiği keyifle okuyacaksınız…
Tahmini Okuma Süresi: 11 sa. 6 dk.Sayfa Sayısı: 392Basım Tarihi: 2022Yayınevi: Vakıfbank Kültür Yayınları
ISBN: 9786257447577Ülke: TürkiyeDil: Türkçe
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 62.8
Erkek% 37.2
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i RumiYazar · 122 kitap
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında 'Bilginlerin Sultânı' ünvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı. Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Feridüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Feridüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kufe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Musâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'/-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi. Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi. Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler. Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu. Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu. Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizi ile karşılaştı. Mevlâna Şems'de 'mutlak kemâlin varlığını' cemalinde de 'Tanrı nurlarını' görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizi'nin yerini doldurmaya çalıştılar.