O, kişisel yaşamında, ne durumda ve nasıl olursa olsun, bir kayıt altına girecek adam değildi; yaratılışı buna engel idi, bu itibarla, evlendikten sonra da, alıştığı tarzda yaşamaya devam etmişti.
Yıllar sonra kız kardeş Makbule ( Atadan ) gazeteci Şemsi Belli'ye aynen şunları söyleyecektir: “ Ağabeyim her zaman şöyle derdi. Beni ( Latife ) mevkiim ve param için sevmiştir. ( Fikriye ) yalnız ben olduğum için sevmiştir. Yani biri mevkiimi ve paramı, diğeri de hakikaten beni sevmiştir. ”
Üç kadın arasında sıkışıp kalan Mustafa Kemal ise duygu dünyasında hırpalanmıştı, yenilmişti.
“ Bak evlatçığım... On gün var otururuz bu kızcağızın evinde... İyidir hoştur fakat tutmamıştır gözüm efendim bu işi!...Bu kızcağız da bilmez benim oğlumu sevmediğini!... O sever Mustafa Kemal Paşa'yı!... O sevmez efendim, Mustafa Kemal Efendi'yi!... O ister, Mustafa Kemal Paşa'nın karısı olsun! O ister, kurulsun Çankaya'da, buyursun ona buna! İster, olsun Büyükhanımefendi! Sevemez o benim Mustafamı...Sever Mustafa Kemal Paşa'yı, Gazi Paşa'yı!... Sen beni çabuk götüresin evlatçığım Ankara'ya... Söyleyeyim Mustafa'ya bu iş olamaz!...”
“ Bundan sonra birçok devrimler yapacağız. Bunlar arasında kıyafet devrimi de olacaktır. Kadınlarımızın da çarşafını atacağız. Kızlarımızın güzelliği meydana çıkacaktır. Bu güzel yüzlü millete kara çarşaf ve peçe yakışmaz. Ben herkesin karısının ve kızının başını açarken, onlar diyecekler ki, kendisi bekâr, herkesin çarşafını çıkarttı. Bunu dedirtmemek için evlendim. ”
‘ Kızın en büyük meziyeti insanın kafasından geçen şeyi bile keşfedecek kadar feraseti oluşudur...’
‘ Ben sadece evlenmek için evlenmek istemiyorum. Vatanımızda yeni bir aile hayatı yaratmak için önce kendim örnek olmalıyım. Kadın böyle umacı gibi kalır mı?...’
Sofrasında herkesi dinleyen, düşüncelerini soran, yapıcı lider kimliğini ortaya koyan Mustafa Kemal nedense çevresinde ‘kadro’ kurmayarak ve tutmayarak ‘tek adamlığı' ölünceye kadar sürdürmüştür.
Kısacası herkes kolayca bir dinin müridi, Faşist, Marksist, Liberal entelektüel olabilir. Fakat Kemalist bir entelektüel olabilmek için önce bilgili ( ve bilinçli; neden-sonuç ilişkisi kurabilen e.m. ) olmak gerekir.
Hiç kuşkusuz, Mustafa Kemal'i besleyen ve ilham veren temel olgu Fransız Devrimi'dir. Her ne kadar arkasında Rousseau yoksa da o, yine de Türk Devrimi'ni yapabilmiştir. Üstelik bu devrim, kozmopolit Önasya'da başarılmıştır.