Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İstanbul 1907

Fırtınadan Önce Şark

Vicente Blasco İbañez

Fırtınadan Önce Şark Gönderileri

Fırtınadan Önce Şark kitaplarını, Fırtınadan Önce Şark sözleri ve alıntılarını, Fırtınadan Önce Şark yazarlarını, Fırtınadan Önce Şark yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ayrıca, kadınlar için her Türk, ahlaklı davranılmasını gözetleyen bir bekçi.
Sayfa 109 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Osmanlı döneminde namus bekçiliği
Peçelerini birazcık kaldırıp yüzlerini yoldan geçen bir erkeğin görmesine izin verseler, kaldırımın orta yerinde dalgın, hava alıyor gibi görünen bir Osmanlı erkeği anında ihtiyatla peşlerine düşüp, o alışılmadık cüretin nereye kadar varacağını öğrenmek ister. Hele bir hareket yapsın kadın, şöyle bir anlamlı baksın ya da başını çevirsin, bekçi aynı gün kocasına ya da babasına gammazlayacaktır. Hem polis, hem göreneklerin geleneksel gücü Türk kadınını gözaltında tutuyor, günün her saatinde dört bir yandan kuşatıyor, her şeyi yapmasına izin var... Her şeyi, kendi gönlündeki şey dışında.
Sayfa 108 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Türk kadını!... Her yan görüyorsunuz onları; bahçe gibi yeşillikler içindeki mezarlıklarda dolaşıyor; üstlerinde çarşaflarıyla Avrupa usulü lüks mağazalara alışverişe giriyor; mevsiminde Boğaz kıyısında moda bir mekân olan Göksu'ya, eğlenmeye gidiyor; Galata Köprüsü'nü yürüyerek geçiyor; birbirlerine ziyarete yollanıyorlar; Avrupalı kadınlardan daha çok özgürlükleri var; sokağa onlar kadar çok çıkıyor, ama yine de İstanbul'da kadınlardan daha esrarlı ve yanına yanaşılmaz bir şey yok.
Sayfa 107 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Artık Ayasofya'ya pek az yabancı girebilecek. Padişah, Yemen'in isyancı şeyhlerini memnun etmek için kâfirlerin girmesini yasaklamış.
Sayfa 89 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Eyüp Camii'ne Hıristiyanların girememesi...
Mübarek camiinin, Hıristiyanların yaklaşması yasak olan ibadethanenin avlularıydı bunlar, Almanya İmparatoru bile İstanbul'u ziyaretinde buraya ayak atamamıştı. Bir yanda, binanın yeşil-siyah çinili esrarengiz iç cephesi görünüyordu, kemerinin altında bir tipik Türk feneri sallanıyordu. Ben başımı uzatır uzatmaz bir zaptiye, yani Türk jandarması bana doğru geldi. Sanki atacak taş arıyorlarmış gibi, çocukların takkeleri yere doğru eğildi, ciyak ciyak bağrışıyor, dövüşken bir neşeyle ellerini kollarını sallıyorlardı: "Gâvur! Gâvur" (Bir Hıristiyan!) İhtiyatlı davranıp uzaklaştım, ama güvercinleri ve fıskiyeleriyle, yeşil-siyah cephesiyle o tenha, o müthiş esrarlı avlu hafızamdan kolay kolay silinmeyecek. Mübarek Eyüp Camii'nin içinde ne ola ki?...
Sayfa 74 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Mübarek Eyüp Camii Türk halkının esrarını ve dini inzivasını koruyan tek yer. Hiçbir Hıristiyan iç avluların taşına bile ayak basmamış. Gezginler, bu camiinin önünden geçerken, kapılarına, avlularıyla bahçelerini çevreleyen duvarlardaki demir parmaklıklara bakmamaya çalışıyor.
Sayfa 74 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İstanbul'un sokak köpekleri, İbanez onları gördükten bir yıl kadar sonra, II. Meşrutiyet'in belediye idaresi tarafından toplanarak Yassıada'ya sürülmüştü. Köpekler orada açlıktan birbirlerini yemiş ve lodoslu havalarda ulumaları şehre kadar gelmişti.
Sayfa 61 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Türkler hayvanlara saygılı, özenli davranıyorlar. İstanbullu arabacı, köpekleri ezmektense arabayı devirir.
Sayfa 59 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bir Fransız tüccar Osmanlı hükümetine köpekleri itlaf edip postlarından yararlanmayı teklif etmiş, mahallelerdeki Türk halkı öfkelenmiş. Köpeklerini öldürmek ha! İstanbul fatihlerinin sadık dostlarını itlaf etmek!...
Sayfa 57 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Pek yüklü maaşlarıyla milli gelirin büyük bir bölümünü yutan üst düzey casusluk teşkilatı Padişahın varlığını gülünç bir titizlikle korumakta.
Sayfa 50 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Mazlum" padişah Abdülhamit'in pek mütevazı(!) köşkü
Yıldız Köşkü'nde şölenler Binbir Gece Masalları'ndaki eğlentilere benzer bir şeymiş. Davetli kendini iki adam boyu yükseklikte altın şamdanların yer aldığı bir salonda bulurmuş. Tabaklar çekiçle işlenmiş altındamış; çatal bıçaklar yine altındanmış; şişeler altından, peçetelere geçirilen halkalar altından. O şölenler hemen her zaman otuz-kırk kişilik olurmuş; ama geçenlerde İngiliz filosu subaylarına -iki yüz dolayında subay- bir yemek verilmiş, sofra takımları yine altındanmış ve her zamanki gibi tastamam gelmiş, konuk sayısının fazlalığından ötürü hiçbir eksiklik çekilmemiş. Esrarengiz zenginliklerle dolu olan bu saray tükenmez bir hazine. Sultan'ın sofrasına bin kişi de otursa, belki hiçbiri altın tabak dizisiyle altın çatal bıçağından yoksun kalmazmış. Türkiye'de zenginlik gösterişi insana ezici geliyor. Gezgin gülünç denecek kadar iri mücevherat görmekten ömür boyu gına getirmiş olarak ayrılıyor buradan, o denli abartılı bir zenginlik ki tüm saygınızı kaybediyorsunuz.
Sayfa 46 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Türk insanı fukarayı kutsal sayıyor, öyle eline birkaç kuruş sıkıştırıp, vicdanını rahatlatıp salıvermekle yetinmiyor, ona evini de açıyor ve ne ihtiyacı varsa sağlıyor. Yüreğinde soylu bir koruma saplantısı barındıran bu gönlü gani millet sayesinde, bütün fukaralar "kapılanmış" durumda, hepsinin kendi evi bildiği bir kapısı var.
Sayfa 32 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Burada yoksullar tümen tümen, yine de dilenciye ancak Galata Köprüsü'nde ve bazı camilerin çevresinde rastlanıyor, onlar da Türk değil, Rum ya da Yahudi.
Sayfa 32 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Zaten Türk insanını tanıyan herkes bu ağırbaşlı, biraz hüzünlü, ama iyi yürekli ve cömert halkın efendiliğiyle ölçülü davranışlarını coşkuyla övüyor. Diyorlar ki, onlarınkine eş sevgi sözcükleri hiçbir dilde yokmuş. Türk anneler çocuklarıyla konuşurken onları çiçeklerin ya da şirin hayvancıkların adlarıyla severlermiş; erkekler yabancılara ya da dostlarına en büyük övgüleri yağdırdıkları gibi, konukseverliklerini ve himayelerini de eksik etmezlermiş.
Sayfa 32 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Türk, insanların en dindarıdır. Sarsılmaz bir imana sahiptir: İnancına en ufak bir kuşkunun bile gölgesi düşmemiştir. Hakikate ermiş bulunduğundan emindir; ancak hakikati Batılılar gibi komşusunun düşüncelerini küçümseyerek ya da aşağılayarak başkalarına dayatma ihtiyacını duymaz. Müslüman olduğundan ötürü kendini başkalarından üstün kabul etse de, kendi dininin tek hak dini olduğuna inansa da, onu başkalarına dayatmak için en küçük bir zorlamada bulunmaz.
Sayfa 9 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.