Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyitlerin, çelebilerin, baba ların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücü lere, üfürükçülere, muskacılara talih ve hayatlarını emniyet eden insanlardan meydana gelen bir kütleye, medeni bir millet gözüyle bakılabilir mi?
Çocuklar, siz ne mesutsunuz ki,
Cumhuriyet devrinde yaşıyorsunuz. Kafanızda medreselerin köşelerindeki örümcekler yaşamıyor. llim, fen öğrenerek günden güne zihinleriniz açı lıyor. Düşünceniz ilerliyor. Çok teşekkür edin ki Cumhuriyet, hep bu saçma şeyleri kökünden kazıdı. Medeniyet ışığı, bu, buzdan yapılma korkulukları eritti (Muallim Abdülbaki, 1928-1929: 13).
klasik sekülerlik kavramının düşünsel zeminini, toplumsal yaşamda dinin gerilemesi doğrultusun da ondan doğan boşluğu rasyonalitenin doldurduğu "sıfır toplamlı" dikotomik bir anlayış oluşturur; Casanova bu anlayışı "dinin gerileyişi tezi" diye ifade eder.
"Hangi şey ki akla, mantığa, menfaati ammeye muvafıktır;
biliniz ki o bizim dinimize de muvafıktır. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menf a atine, islamın menfaatine muvafıksa kimseye sormayın. O şey dinidir" (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 2006: 306).
Hiç bir kültür ürünü yoktur ki, aynı zamanda bir barbarlık belgesi olmasın. Ve kültür ürününün kendisi gibi, elden ele aktarılma süreci de nasibini alır bu barbarlıktan.
Benjamin
Kemalist iktidar, imparatorluk bakiyesi olan hakları, çeşitliliklerini aşarak türdeş bir kütleye dönüştürmek maksadıyla Türk Müslüman ve Sünni terkipten hareket eden bir yurttaş inşa politikası ürettiği için bu çalışmada iktidarın sekulerleşme politikalarının analizi açısından, taşradaki Sünni Müslüman halk üzerine odaklanıliyor.
Bu çalışma, Erken Cumhuriyet Dönemi'nde iktidar politikalarının ideolojik çerçevesini teşkil eden sekülerliğin inşa sürecini ele alıyor. İktidarın merkezde belirlediği uygulamaların, taşrada nasıl göründüğünü sorunsallaştıran bu incelemede, Cumhuriyet'in alametifarikası olan sekülerliğin, taşradaki deneyimlenme biçimlerine yoğunlaşan bir perspektif geliştirmeyi deniyorum.
Copeaux kuruluş dönemi maarif politikalarını ele alırken bir analiz aracı olarak "Kemalist girdi" ifadesini kullanır ve bu tabir yoluyla ders kitaplarında tarihsel olay ve kişilerle Atatürk ve dönemi arasında anakronik bağlar kurarak iktidarın politikalarını meşrulaştırmaya girişen söylemlere dikkat çekerek bu tarih yazıcılığının ideolojik yapısını analiz eder.
Sayfa 126 - Copeaux, Etienne (2016), Türk Tarih Tezinden Türk-İslam Sentezine, çev. Ali Berktay, İletişim Yayınları, İstanbul.Kitabı okudu
Türkiye Cumhuriyeti dahilinde Tarikatlerle şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gibi unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. (Yasaktır)
Yozgat'ın merkeze bağlı bir köyünde Arapça ezan okuyan hocaefendiyi ihbar sonucu jandarmalar kelepçeli olarak mahkemeye getirmişler. Hakim duruşmada ihbar eden kişiye sormuş; "Ne söyledi de ihbar ettin" diye. Tanık da "Allahuekber dedi." cevabını vermiş. Hakim de "O kelimeyi söylemek suçsa sen de aynı suçu işledin. Öyleyse seni de hapse atacağım," deyince , muhbir ifadeyi değiştirmiş, davadan vazgeçmiş ve hoca da yakayı kurtarmış.
Ramazan günlerinde istanbul'un büyük camilerinde okunan Türkçe Kur'an bütün halk tabakalarında derin tahassüsler uyandırmıştır. Bilhassa geçen Cuma... Sultanahmet Camii'nde yapılan Türkçe mukabeleyi dinlemeğe koşuşan ve bir mahşeri andıran on bini mütecaviz insan kütlesini büyük cami almamıştır.
Hafıza Fehamet Hanım: Senelerden beri manasını bilmeden Kur'an okurdum. Bugün o kadar mütehassıs oldum ki... Ben de bundan sonra Türkçe Kur'an okumaya çalışacağım.