Sıradışılık arıyor insanlar, sıradanlıktan bıkmışlar çünkü. Peki sıradan addedilen şeylerin gerçekte ne kadar sıradan olup olmadıkları hiç düşünülüyor mu acaba?
İki başlı bebekler doğduğu zaman hayret ediyoruz; bir insanın dünyaya gelmesi çok sıradanmış gibi...
Bungee-jumping gibi uç sporları yapanlara hayret ediyoruz; tavanda yürüyen sinek basit bir iş yapıyormuş gibi...
Belgesellerdeki hayvanlara hayret ediyoruz; sanki sokaklardaki kediler ve köpekler sıradanmış gibi...
..
Ölüme hayret ediyoruz; yaşamak çok sıradan bir 'hak'mış gibi...
Bu kainat öyle bir -fraktal- kitap ki, her harfinde okunası nice ciltler yazılıp paketlenmiş... Bizler bugün, bilimin de katkısıyla bunu çok daha iyi anlıyoruz.
Bize düşen ise, okuyabildiğimiz kadar okumak...
Benim yaşadığım yerde kendini bilen, yüksek farkındalığa sahip insan modelinin zıddı sürekli pohpohlanıp göklere çıkarılmakta, tersi ise neredeyse yerilmekte, hatta kimi zaman deli muamelesi ile karşılanmakta.
Benim inandığım, anlamak ve yaşamakla yükümlü olduğum kitap, 'ilmi' Allah'ın emri olarak koymuştu önüme ! Kendimizi ve yaşadığım evreni anlamakla yükümlü idik; ben ve tüm Müslümanlar...
Görme sinyallerini beyne taşıyan görme sinirlerini, normalde gittikleri yer olan beynin arka lobundan çıkartıp, tat almayla ilgili beyin bölgesine bağladığımızı düşünelim. Bu durumda ne olur ?
İslam merkezli bir hayat yaşama iddiasında olan birkaç grup, kendileri dışındaki tüm inançları "kafir"lik derecesinde itham ederken; seküler bir hayat tarzını tek çıkış olarak gören bir kesim de, inançlı hemen her kesime savaş açmış durumda.
Türkçe sadece bir lisandır; dünyanın en iyi, en yeterli, en gelişmiş vb. lisanı olduğuna ben şahsen inanmıyorum. Ama Türkçe bizim için İngilizce'den ve diğer dillerden daha üstün olmalıdır.