Kendi kendine güçlerini başka türlü bir mücadele için kullanma yolları keşfetmişti; daha bireysel, belki daha az kahramanca; ancak sahtekarlık, faydacılık ve baskıya, yani tek kelimeyle ruhun hiçleşmesine karşı bir mücadele.
... kim bilir kaç yıllık akasyaların, çöp kutularının, ufak tefek şirin evlerin, gizliden gizliye dönen şeylerin eşliğinde bu sessiz sokaklarda neler olup bittiğini söyleyelim: çok ciddi; ancak bütün ayrıntılarıyla açıklamak istemediğimiz bir şey, çünkü her şey ortadayken aptalca konuşmaya, ya da nutuk çekmeye gerek yok, değil mi? Böyle yapmak yerine, içimizdeki konuşkan kişiyi daha derin düşünmeye, daha sağduyulu, daha epik olmaya davet edelim; çünkü ancak bu şekilde Francisco Sanctis'i gerçekten görebilir, Francisco Sanctis'i tanıyabilir, uzun süren, karmakarışık gecesini anlayabilir, insanlık adına nasıl bir zafer kazandığını anlayabiliriz: Yorgunluğuna, kimsenin inkar edemeyeceği korkularına, teriemiş koltuk altları ve ayaklarına, yoluna devam etmedeki kararlılığına, adam gibi davranmasına, dine önem verişine, randevusuna gidişine, kendini yeniden doğmuş gibi hissedişine, "dürüst aziz" anlamına gelen Francisco Sanctis adının ona ne kadar yakıştığına bakalım. Ve o bütün bunları yaşarken, uyumakta olan koca şehrin ruhu bile duymuyor.