Frida ölmeden bir yıl önce, galerici Lola Álvarez Bravo, sanatçının ölümün eşiğinde olduğunun farkındaydı ve Diego’nun işbirliğiyle Frida’ya saygı niteliğinde bir etkinliğe karar verdi.
1953 yılının Nisan ayında, Galería de Arte Contemporáneo adlı galerisinde, sanatçının Meksika’daki ilk kişisel sergisini düzenledi. Frida kendi eliyle, bir aşk mektubu gibi yazdı davetiyeleri:
“Yürekten doğup gelen
Sevgi ve dostlukla
Mütevazi sergime sizleri
Davet etmekten kıvanç duyarım.”
Sanatçının heyecanı da siyasal bir niteliğe büründü. Natürmortlarını güvercinlerle ve bayraklarla süslüyordu, barıştan yana mücadeleye girişti, böylece adının kökenine yeniden kavuşuyordu belki de:
Almancada Friede “barış” demekti. 1948’de Komünist Parti’ye yeniden kabul edildi, yine yararlı olmak istiyordu, son gücünü toplayıp harekete geçti, büyük emperyalist devletlerin atom bombası denemelerine karşı, Stockholm kongresi için imza topladı. Diego’nun Güzel Sanatlar Sarayı’ndaki Savaş Kâbusu, Barış Rüyası (1952) adlı resminde bir kez daha betimlediği militandı Frida.
After proposing that they get married, he told Frida frankly that he was unable to remain physically faithful to one woman, and even claimed that he was told by a famous doctor that he was unsuited to monogamy.