Cenab-ı Halil (Hz.İbrahim):
– Saadet çalışmak, kazanmak ve kazancını hemcinsi ile paylaşmaktır.
Cenab-ı Kelim (Hz.Musa):
– Saadet, nefsini Firavun’un ihtiraslarından kurtarmaktır.
Cenab-ı Âdem (Hz. Adem):
– Saadet şeytana uymaktır, Havva’ya uymamaktır.
Konfiçyüs:
– Bir tencere pirinç pilavına bütün lezzetleri sığdırmaktır.
Eflâtun:
– Her zaman ulvî şeyleri düşünmektir.
Aristo:
– Mantık! İşte saadet.
Zerdüşt:
– Saadet, karanlıkta kalmamaktır.
Brahma:
– Saadet mi? Herkesin kanaati ne ise, onun aksidir.
Cenab-ı Mesih:
– Saadet, maziyi unutmak, hali hoş görmek, istikbali düşünmemekle mümkün olur.
Lokman:
– İnsanlar bu kelimeyi bütün hasretlerini bir sözle ifade etmek için îcad etmişlerdir.
Hızır:
– Saadet, ihtirasların giremediği gönüllerde, bazen şimşek gibi çakan bir hayâlettir.
Bu sözler üzerine Buda hiddetle ayağa kalktı:
– Ey Beşeriyet! Saadet, ademin (yokluğun) güzellik isimlerindendir! Nirvana! Ey Beşeriyet, Nirvana!
Ben son derece aceleci, süre bitecek diye bunca stres altındaki, yarını düşünmemek için şimdiki zaman açgözlülükle sarılmış olan çevremdeki yetişkinlere bakarak, bir ömrün kısacık bir sürede geçip gittiğini çok erken anladım… Ama yarından çekinmenin nedeni şimdiki zamanı inşa etmeyi bilmemektir ve şimdiki zamanı inşa etmek bilinmeyince bunun yarın yapılabileceği söylenir ama bu da berbat bir şeydir, çünkü yarının daima bugün olduğunu görmüyor musunuz?
Dünya üzerinde iktidar tutmayan bir alan mümkünse bu ancak arkadaşlığın alanı olabilirdi ya da arkadaşlık olsa olsa bunun arayışı olmalıydı. Bu hayatta her şey sınıfsaldı ama bir tek arkadaşlığınki bir sınıf siyaseti değildi; eğer ki hakikiyse.