Her konuda Hz. Peygamber'e itaat eden Sahâbeye böyle bir suçlamada bulunmak haksızlıktır. Kaldı ki, nakledilen bazı rivayetler Hz. Peygamber'in vefatından önce hiç kimseyi yerine halife olarak tayin etmediğini göstermektedir.
Sebep ne olursa olsun Hz. Ali’nin, Hz. Ebu Bekr’in halife seçilmesine muhalefet etmesi, hiçbir zaman İslam Devletinin güvenliğini sarsacak yıkıcı bir eyleme dönüşmemiş, sadece düşünce bağlamında bir muhalefet olarak kalmıştır.
Hz. Ali'nin ve diğer imamların liderliğini kabul etmek Allah'ı ve Resûlü'nü bilmenin, tanımanın bir parçası olarak kabul edilmiştir. Şii literatürde, buna mesnet oluşturan birçok rivayet mevcuttur.
Hz. Ali'nin, Hz. Ebû Bekr'in halifeliğe getirilmesinden sonra da muhalefetini kısa bir süre daha sürdürmesi, herhalde halifenin Haşimiğullarına danışarak seçilme isteğinin karşılanmamasından kaynaklanan kırgınlığın bir neticesidir.
Sünniler arasında, Hz. Ali ve ehl-i beyt sevgisi önemli olmakla birlikte, Hz. Peygamber'in, Hz. Ali'nin imameti konusunda herhangi bir beyanda bulunmadığı hususunda genel bir kabul vardır.
Şiilere göre Gadir Hum denilen yerde Hz. Muhammed şöyle seslendi: "Ben kimin mevlasıysam Ali'de onun mevlasıdır. Allah'ım ona dost olana dost, düşman olana düşman ol. Ona yardım edene yardım et, onu yardımsız bırakanı yardımsız bırak!"