Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gazali, Adalet ve Sosyal Adalet

Sabri Orman

Gazali, Adalet ve Sosyal Adalet Gönderileri

Gazali, Adalet ve Sosyal Adalet kitaplarını, Gazali, Adalet ve Sosyal Adalet sözleri ve alıntılarını, Gazali, Adalet ve Sosyal Adalet yazarlarını, Gazali, Adalet ve Sosyal Adalet yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zekât bir farz-ı ayn yani kişisel veya bireysel bir görev veya sorumluluk meselesi olup onun ifasıyla varlık sahibi insanların sorumlulukları sona ermemekte ve onun ötesinde, sınırları fiilî gelişmelere bağlı olarak değişen bir sosyal sorumluluk ve yükümlülük yani farz-ı kifâye alanı yer almaktadır.
Sayfa 48 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
Farz-ı Kifâyenin İslami Hükmü
Farz-ı kifâye (...)kolektif veya sosyal sorumluluk alanını temsil eder. Farz-ı kifâyenin İslamî hükmünü (Gazali) şöyle formüle eder: Eğer bir yerde böyle bir görev hiç kimse tarafından ifa edilmez ise o mahalde olup da durumun farkında olan ve görevi yerine getirme gücü olan herkes günahkâr ve sorumludur. Hatta görevin ihmal edildiği yer veya yakınında olup bunun farkında olmayanlar dahi eğer etrafla ilgilenip öğrenebilecek durumdaysalar sorumlu olurlar. (... Açlık, sefalet veya yokluktan ölme vakaları vb.)
Sayfa 47 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Adaletin Basit İlkesi
Kişi kendisi için hoş görmediğini başkası için de hoş görmemelidir. Kendisine karşı yapıldığı takdirde ağır bulacağı hiçbir şeyi başkasına karşı yapmamalıdır.
Sayfa 43 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
Müteaddî veya geçişli iyilikler lâzim veya geçişsiz iyiliklerden daha makbuldür.
İktisat YayınlarıKitabı okudu
İlahi adalet
Bir insan için başkasının mülkünde tasarrufta bulunmaktan dolayı zulüm tasavvur edilebilir ancak Allah için, onun mülkü dışında bir mülk olmadığı için böyle bir şey tasavvur edilemez. Onun kendisi dışındaki her şey, insanlar ve cinler, melekler ve şeytanlar, yer ve gökler, hayvan, bitki ve cansız lar, idrak edilenler ve hissedilenler yok iken onun tarafından yaratılan, sonradan olma şeylerdir. Kendisi var ve ondan başka hiçbir şey yok iken ihtiyacı olduğundan değil kudretini göstermek istediğinden dolayı onları yarattı. Bundan dolayı hiç kimsenin ve hiçbir şeyin ona karşı ileri sürebileceği bir hakkı yoktur ve yine bundan dolayı onun hakkında zulüm tasavvur edilemez.
Sayfa 25 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
Sosyal adaletin başlıca üç öznesi olduğu söylenebilir: Fert, toplum ve devlet. ... Adaletin fert olduğu durumların da değişen nesnelere veya muhataplara göre iki çeşidi olabilir: ... Fert olduğu durumlar ile bir bütün olarak toplum olduğu durumlar. Öznenin toplum olduğu sosyal adalet ilişkilerinde normal nesne veya muhataplar, fertler veya toplum altı topluluklardır. Ancak adalet alıcısı sıfatıyla değil ama adalet dağıtıcısı sıfatlarıyla, devlet de toplumun adalet taleplerine muhatap olabilir. ... Öznenin devlet olduğu durumlarda ise nesneyi veya muhatapları fertler, sosyal gruplar veya bir bütün olarak toplum oluşturur. ... öznelerden ikisini kombine eden çift özneli bir sosyal adalet türü vardır ki o da zekâttır.
Sayfa 24 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ferdî adalette özne nesne çakışması söz konusudur. Başka bir ifadeyle burada adaletin öznesi ile nesnesi aynı olup ferdin bizzat kendisidir. Burada adaletin bireyin kendi içinde sağlanmasıdır ki buna ahlâkî adalet de denebilir. Adalet normal olarak geçişli bir eylemdir ve öznesi ile nesnesi farklı varlıklardır. Bu bakımdan ferdî veya ahlâkî adaletin bir istisna, bir özel durum teşkil ettiği açıktır. Anlatılmak istenen iç çatışmalı bir varlık olan insanın, çatışan ve çelişen çeşitli eğilim ve dürtüleri arasında ahlâkî bir denge kurmasıdır. Eğer ahlâkî davranış, beşerîlikten insaniliğe doğru yapılan bir hamle olarak kabul edilirse Burada adeta beşerîlikten insanîliğe yükselmeye doğru bir çabanın söz konusu olduğu söylenebilir. Ve bu çaba, adalete yöneliş şeklinde tezahür edecek demektir.
Sayfa 23 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
İlahi adalette adaletin öznesi Allah, beşerî adalette ise beşer yani insandır. Nesne ya da özne adaletin muhatabı açısından bakıldığında ilahi adalette nesnenin ya da muhatabın başta insan olmak üzere bütün varlıklar, beşerî adalette de yine başta başka insanlar olmak üzere diğer varlıklar olacağı açıktır. ... Beşerî adaletin kendi içinde ikiye ayrıldığı söylenebilir:Ferdî adalet ve sosyal adalet.
Sayfa 23 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
"Zulüm, bir şeyi kendine ait yerden başka yere koymak, başkasının hakkında tasarrufta bulunmak ve kanun koyucunun (şarî') belirlediği sınırları aşmaktır." Ebu'l -Bekâ
Sayfa 21 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
... isim olmadığı hâlde müsemma ya da zarf olmadığı hâlde mazruf olmaya aday realiteler mevcut olabilir.
Sayfa 9 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sosyal adaleti gerçekleştirmede rol alabilecek aktörleri devlet altı kurumlar şeklinde düşünmek mümkündür. Fakat sosyal adalet çabalarının başarılı olabilmesi için kurumların ötesinde toplumda bir sosyal adalet kültürünün oluşması da gerekir. Böyle bir kültürün gelişmiş olması "adalet" ve "özgürlük" ikileminin aşılmasında da yapıcı bor rol oynar.
Sayfa 8 - İktisat YayınlarıKitabı okudu
Sosyal Adalet
Toplumun aksayan ve adaletsiz yönlerinin eşitlik, ihtiyaç, hak ediş veya hakkaniyet gibi ilkeler açısında eleştirilmesi ve yine bu ilkeler ışığında geliştirilmeye çalışılması, sosyal adaletin konusunu teşkil eder.
Sayfa 7 - İktisat Yayınları, D. MillerKitabı okudu
Gazâli, Allah'ın (c.c.), tanım gereği adil olduğunu ama onun adaletinin insanlarınkine benzemediğini belirtir. Onun bu husustaki akıl yürütmesi aşağıdaki şekilde özetlenebilir: Bir insan için başkasının mülkünde tasarrufta bulunmaktan dolayı zulüm tasavvur edilebilir ancak Allah için, onun mülkü dışında bir mülk olmadığı için böyle bir şey tasavvur edilemez. Onun kendisi dışındaki her şey, insanlar ve cinler, melekler ve şeytanlar, yer ve gökler, hayvan, bitki ve cansızlar, idrak edilenler ve hissedilenler yok iken onun tarafından yaratılan, sonradan olma (hâdis) şeylerdir. Kendisi var ve ondan başka hiçbir şey yok iken ihtiyacı olduğundan değil kudretini göstermek istediğinden dolayı onları yarattı. Bundan dolayı hiç kimsenin ve hiçbir şeyin ona karşı ileri sürebileceği bir hakkı yoktur ve yine bundan dolayı onun hakkında zulüm tasavvur edilemez (İhya, |s.91,112-3).”
Gazâli adalet ile akıl arasında sıkı bir bağlantı olduğunu düşünür. Ona göre, adaletin ortaya çıkması olgun bir aklın ürünüdür. Aklın olgunluğu ise eşyayı nasıllarsa öyle görmek ve görünüşlerine aldanmayıp içlerinin hakikatine nüfuz etmektir. Akıllı olmayan adil de olamaz. Adil olmayanın sonu ise cehennemdir. Bundan dolayıdır ki her türlü mutluluğun sermayesi akıldır (Tibr, s. 23). Düşünürümüz, benimsediği bir adalet tanımını da bir anekdota atıfla anlatır: Rivayete göre Ömer b. Abdülaziz, Muhammed b. Kâ'b el-Kurazi'ye “Bana adaleti tanımla” deyince, şöyle cevap vermiş: Senden yaşça büyük her Müslümanın evladı, senden küçük olanın babası ve seninle yaşıt olanın kardeşi gibi ol Her suçluya suçu kadar ceza ver. Sakın ola ki sırf kininden dolayı bir Müslümana tek bir kamçı vurasın; bu seni ateşe götürür ( Tibr, s. 20; Fedâ'ih, s. 214). Düşünürümüz başka bir bağlamda kanaatkârlık ile adalet arasında bağ kurar ve kanaatsiz adalet olamayacağını belirtir (Tibr, s. 27).
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.