Dünya, yaşamın her tonunun aynı tuvale resmedildiği, ruh için biçilmiş bir kaftandan farksız, kozmosun benzersiz özgür seçim okuludur. Reenkarnasyon, yani tekrardoğum ise bu seçimlerin özgür iradeyle deneyimlenmesini sağlayan, varlığın eksiksiz gelişimi için gerekli bir yasadır. Varlıklar, gelişimleri adına en doğru yaşamı seçmekte özgürdür.
Dilek Karakuş'un Geçiş'i, reenkarnasyon olgusunu usta bir sadelikle aktarırken satır arası detaylarıyla daima güvende olduğumuzu, yalnız olmadığımızı ve hiçbir şeyin rastlantı sonucu oluşmadığını yansıtmaktadır.
Öyle ki, Dilek Hanım'ın asla bozulmayan dengeli şüpheci yapısı, seans başlangıcında deneklerin en berrak planda bulunmasına yardımcı olurken yüksek empati kabiliyetiyle deneklerin duygu değişimi sırasında yanlarında olması, bu sürecin ne kadar hassas olduğunu açıklamaktadır.
Birden fazla kez okunmasını tavsiye ettiğim Geçiş'te, deneklerin açıklamalarından birçok detay yakalayabilirsiniz.
Örneğin, beşinci bölümde gerçekleşen bir seans entelektüel ve materyalist bir deneğin yaşamını tamamen değiştirmiş, hayatı boyunca aradığı parçayı bulmasını sağlamıştır. Ayrıca, parçasının yapbozunu aradığını keşfetmiştir. Bu noktada varlığın özgür seçimi, ruhun planıyla uyumludur ve çektiği ıstırap, en mükemmel zamanda ona kusursuz bir armağan olmuştur.
Bu önermelerle birlikte hipnoterapist Michael Newton'un Ruhların Yolculuğu, Ruhların Kaderi ve İkinci Yaşamın Sırrı kitaplarını tüm detaylarıyla çalışan biri olarak Geçiş'in ne denli önemli bir makro felsefe eseri olduğunu tüm kalbimle söyleyebilirim.