Z.A: Biz komünistler, üretim araçlarının özel mülkiyetinin kaldırılmasını savunuruz. Kapitalist ideolojiyse bu sermayenin sermayedar tarafından geçmişte verilen "emeğin" sonucu bir mülkiyet olduğunu tartışır. Sermaye düzeninin çıkış noktasında ilk patronların bugün parayla satın aldıkları türden uzmanlık ve yöneticilik işlerini yaptıkları dönem birkaç asır geride kaldı. Ancak konu insan eliyle üretilmemiş madenler ve doğal kaynaklar olduğunda sermaye ideolojisi baskısı altındaki insana bile çelişkiyi göstermek daha kolay. Devlet, yasalarında "toprağın sahibi kim olursa olsun maden ve mineraller devlete aittir" diyor; ardından müthiş kâr oranları ve teşviklerle, yerli ve yabancı sermayeye hakkını devrediyor. Bu konuya ilişkin alınabilecek iki siyasi tutum var: Bu zenginlikler ya nesiller boyunca emekçi halka aittir, ya da sermayeye aittir. Sermayenin yerli ya da yabancı sermaye olması önemli bir ayrım değildir. Son gelişmeler kamuya ait olması gereken bu zenginliklerin yerli ve yabancı sermaye arasında sürekli el değiştirdiğini, sermaye açısından bu değerlerin farklı bir anlamı olmadığını gösteriyor.
Oğuz Atay'ın 1972'de yayınlanan ilk romanı... küçük burjuva aydının “kimlik” bunalımını, yoksullarla kader ortaklığının reddini ön plana çıkarmayı tercih eder... roman çürüyen bir toplumun yalnızlaşan bireylerinin portrelerini okura sunmaktadır.
...söz konusu "kaybeden" önemsiz bir karakter olduğu için Cumhuriyet'in kayıtlarına giremez. Atay aynı yaklaşımı 1973’te yayımladığı Tehlikeli Oyunlar’da da sürdürür. Arada kalmış küçük burjuva aydının kimlik arayışı devam etmekte, küçük burjuva burjuvaziye sırtını dönerken yoksul halka da veda etmektedir.
...
Bu borcun bilincinde olan Atay (kk- Cumhuriyet devriminin yurttaşlarına modern bir ülke bırakması, eğitim hakkı, kendini yetiştirip meslek edinme), Cumhuriyet’in vaat ettikleriyle gerçekleştirdikleri arasındaki artan açının ve sınıfsal eşitsizliklerin daha da derinleşmesinin yarattığı hayal kırıklığına karşı harekete geçememenin edebiyatımızdaki yansımasıdır.
Peki Kirazlı'da tepkinin bu kadar büyümesine neden olan gelişmeler neydi?
M.Ç.E: Kirazlı'daki firma ruhsatsız, izin almadan bölgede ağaç kesmeye başlayınca tepkiler gecikmedi. Öncelikle suç duyurusunda bulunuldu. Yapılan eylemlerin ardından firma kısa bir süreliğine geri adım attı, ağaç kesimini durdurdu. Tepkilerin dinmesinin ardından ve konu da yargıda sonuca bağlanamayınca, Kirazlı'da 3 ay içinde 195.000 civarında ağacın kesildiğine hep birlikte tanıklık ettik. TEMA aracılığıyla uzmanların 195.000 ağacın kesildiğini belirtmesi, görsel olarak tahrip edilen alanın basına yansıması yalnızca Çanakkale halkında değil, tüm ülkede öfke uyandırdı.