Genlerim Yüzünden kitaplarını, Genlerim Yüzünden sözleri ve alıntılarını, Genlerim Yüzünden yazarlarını, Genlerim Yüzünden yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sonuç
İçgüdülerimizi kontrol altına almayı öğrenebiliriz ya da içgüdülerimizin bizi kontrol etmesine izin verebiliriz. İçgüdüler beslendikleri için gelişirler. Hiçbir davranış, yıllarca teşvik edilmeden bizi ele geçiremez. Tüm hayatımızı binlerce kez tekrarlanan eylem ve tepkiyle belirli bir davranışı geliştirmek için harcadıysak, bu davranış sonunda güçlü bir dürtü gibi, karşı konulmaz, hatta genetik olarak belirlenmişçesine güçlü görünecektir. Ama hiçbir şey değiştirilemez değildir.
1993 yılında Batı'da, bir bilim insanının eşcinselliğe neden olan bir gen olan "gey geni"ni keşfettiği söyleniyordu. Bunun ayrıntıları bilim insanı olmayanlar için kafa karıştırıcıydı ancak başlığı koyulmuştu. Bay ve Bayan ortalama vatandaş için, eşcinsellik genetik olabilir gibi görünüyordu.
Aslında "gey geni" diye bir şey yoktu. Birleşik Devletler Ulusal Sağlık Enstitüsü'nden eşcinsel bir bilim insanı olan Daen Hamer bile, eşcinselliği belirleyen bir gen bulduğunu iddia etmemiştir.
Danimarkalıların yaptığı büyük bir araştırmada; genç ebeveynler arasındaki yaş farkının azlığı, çocuk sayısının ortalamadan yüksek olması, istikrarlı bir ilişkinin varlığının, çocuklarının heteroseksüel evlilikler yapması üzerinde etkili olduğu bulunmuştur.
Yaşamlarımıza, genlerimizin sıra dışı basamaklarını tırmanarak başlarız. Ama tırmandığımız bu merdivenleri çevremizde inşa eder ve tasarlarız.
Neden genlerimizin bizi yönetmesine izin verelim? Neden hayvan seviyesinde kalalım ki? Neden genlerimizi aşmıyoruz? İnsan olmanın özü bu değil midir? Onların ötesinde ilk adımları atabilecek olanlar bizleriz.
Katolik ve Anglikan mezheplerindeki krizler, eşcinselliğin doğuştan gelen ve değiştirilmesi imkânsız bir şey olduğu duruşunun sonucunda olmuştur. Medya, rahiplerin çocuklara uyguladığı cinsel istismarı genellikle pedofili olarak sunmuştur, dolayısıyla "eşcinsellik" kelimesini nadiren duymuşuzdur. Ancak istismarın %99'u ergenlik çağını geçmiş genç erkeklere yönelik gerçekleştirilmiştir; başka bir deyişle, bu kriz, çocukları taciz eden birkaç başıboş rahiple ilgili değil, ergenlik sonrası erkeklerle cinsel bağ arayışında olan eşcinsel yönelimli rahiplerle ilgilidir.
Şu anda Batı'da, birçok yargı bölgesindeki ruh sağlığı uzmanı, istenmeyen eşcinsel çekimi olan kişilere "onarım terapisi" sunamıyorlar. Bu uzmanlar, danışanlarına cinselliklerini kabul etmeleri konusunda danışmanlık yapmak için genellikle politik olarak baskı altındadırlar.
Eşcinsel çekimi olanlar (biseksüeller dahil) nüfusun %10'unu oluşturmazlar fakat oran %2,5'e çok daha yakındır. Batı dünyası bu konuda yolunu kaybetmiştir, bunun sonucunu ise bugünlerde görüyoruz.
Eşcinsel yönelim değişebilir, yani, zaman içinde eşcinsellerin yarısı heteroseksüelliğe yönelir (herhangi bir terapötik müdahale olmadan) ve bu süreç danışmanlık ve destekle daha da hızlı ilerler.
Cinsel yönelim doğuştan gelmez fakat bireyin yaşadığı olaylara verdiği tepkilere yanıt olarak –birçok durumda olduğu gibi– belli bir zaman içinde gelişir.
""Ulusal çapta bir eşcinsellik öncüsü* olunca mesaj(lar)ımızı medyaya, hakimlere ve yasa koyuculara, bakanlara, hahamlara ve psikiyatristlere ulaştırmamız gerektiği konusunda diğer eşcinsel öncülere israr ettim... Kinsey'in "Biz her yerdeyiz" bulgusu için ülke çapında eşcinsel gruplarıyla kampanya yürüttüm. Bu slogan Ulusal Eşcinsel Görev Kolu'nun ana motifi oldu. Ve sorunlar; ulusal, politik, eğitim ve yasal programlarımızın kilit parçaları haline geldi... Halkı bilgilendirenleri ve yasalarını yapanları eğittiğimiz yıllardan sonra, nüfusun %10'unun eşcinsel olduğu kavramı genel olarak kabul gören bir "gerçek" haline geldi... %10'luk rakam, akademisyenlerle basın tarafından ve hükümet istatistiklerinde düzenli olarak kullanılmaktadır. Birçok bilgide (ve efsanede) olduğu gibi, bu noktaya gelinmesine sebep olan şey, işte bu tekrarlanan anlatımdır."