Merak uyandırdığı karakteriyle okumak pek hevesli oldu. Olay örgüsü çok da karışık değil. Yazar yaşadığı dönemin toplumsal ahlakı çerçevesinde insanların gönül ilişkileri ve çıkar ilişkileri üzerine yazılmış bir kurgu. Hatta belki yaşanmış bir hikaye. Kimi karakterleri zekasıyla öne çıkarken kimisi çoklu, sorunlu ilişkileriyle ön planda. Sevdiğim ve mantığına son derece kendimi yakın bulunduğum miklakov da bu ilişkiler girdabında yerini son anda alıyor. Onun gibi birisinin de yer alması şaşırttı ama bilirsin kadın ve erkek kişiliği ne olursa olsun karşı cinsten hoşlanmadan durmazlar. Okurken öyle sinirlendim ki pislik prense ve yelloz yelena ya, prenses bu kadar Masumken... Ama ismi bile olmayan prenses de kendisini sevmeyen bir adama sonuna kadar sadık ve sevecen olması da delirtti. Sahi yelena en azından bişeyler yapmaya çalışıyor kendi ayakları üzerinde durmaya vs. Prenses denen kızın ise hiçbir başarı, sevdası yok. Sonunda herkes hakkettiğini yaşamış olması mutlu ettirdi. Klasik okurken en sevdiğim muhteşem objektif şekilde yazılan sonlar... Arada dönemin içinde olduğu siyaseti de tadımlık peynir yer gibi arada açmasına anlam veremedim. Polonya dan dem vurulması, 2 Polonyalı karakteri de ahlaksız ilan edilmesi bilemedim Bi kini varmış gibiydi yazarın. Okuduğum en iyi roman değildi ama keyifle okuduğum Bi romandı.