Gitme, Gül Yanakların Solar kitaplarını, Gitme, Gül Yanakların Solar sözleri ve alıntılarını, Gitme, Gül Yanakların Solar yazarlarını, Gitme, Gül Yanakların Solar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İlk göz ağrın, ilk sevdiğin ağaç, ilk sevdiğin yemek, ilk sevdiğin ev. Neredeyse hayatının son dönemecinde bile köklerine dönüp emanet bıraktığın kalbine bir selam çakabiliyorsun.
Gitme Gül Yanakların Solar ne güzel bir kitap ismidir öyle değil mi? Önce ismi ile dikkatimi çeken kitap okudukça hikayesi ile alıp götürdü beni. Okudukça dudağınızın kenarına bir hüzün yerleşiyor ki sormayın gitsin. Aslında bilmediğimiz, duymadığımız, tanımadığımız bir konu değil. Savaş, mübadele, göç... Ne orada kalabilme ne buralı olabilme durumları...
Şöyle diyor Nafia Hanım günlüğünde "Doğduğumuz topraklar ötekilerin oldu, biz de bu topraklardaki "öteki" olduk; "yarı gavur" olduk, "dönme" olduk.
Selanik'ten, Midilli'den göç edişleri, Edremit'te yeni bir hayat kurma çabaları. Hasret duvardan duvara vuruyor, öylece sekiyor, sonunda duman olup bacadan tütüyordu. Bu göçler kuşaktan kuşağa böylece aktarılıyordu. "Acılar hangi coğrafyada yaşanırsa yaşansın, şiddeti ne olursa olsun malzeme insan olduğu sürece kalp burukluğu aynı" kalıyordu.
Bu insanlar topraklarını, akrabalarını, dostlarını, evlerini, eşyalarını öylece bırakıp geldiklerinde neler yaşadılar nasıl soldu gül yanakları ve iki karpuz lamba nasıl doldurur sizin gözlerinizi okudukça anlayacaksınız. Kadim dost Eleni'nin mektubu ile hüznünüzü zirvede bırakıp kitabın kapağını kapattığınızda neler yaşanmış neler deyip, okumanın ne güzel bir şey olduğunu istediğin zamana, o dönem insanlarına karışmanın verdiği güzel hissi tekrar yaşayacaksınız. İşte tamda bu sebeple #okumakgüzeldir #okumakiptiladır #okumakiyileştirir #okumaközgürlüktür #okumakayrıcalıktır Okuyakalın ☘
İrem Uzunhasanoğlu
2015
1983 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Amerikan Filolojisi okudu, Cambridge Üniversitesi’nde Uluslararası Öğretmenlik Eğitimi aldı, New York Üniversitesi’nde Eğitim Yüksek Lisans’ını tamamladı. Spencer Holst, Neil Muhherjee, Virginia Woolf, F. Scott Fitgerald, George Orwell ve William Shakespeare’in eserlerini Türkçe’ye çevirdi. Çevirmenliğin yanı sıra çeşitli edebiyat dergileri ve gazetelerde yazılar kaleme almakta ve roman yazmaya devam etmektedir.
Mubadillerin 1910’larda başlayan Yunanistan’dan zorunlu göç hikayesi, Yaşanan zorluklar o dönemdeki kadınların dillerinden aktarılıyor. Arkada bırakmak zorunda oldukları sevdikleri ile hasret kokan, dokundukça acıyan yürek burkan bir roman.
Nafia Hanımla başlıyor hikaye ve sürükleyen içeriği ile kah gözyaşlarınıza engel olamıyor kah Derin’in soruları ile gülümsemekten alamıyorsunuz kendinizi.
Mediha ve Leman Hanım’da giriyor hikayeye ve izler bırakıyor.
Nafia Hanım’ın günlüğünü okurken, sizinle dertleşiyor hissederek yanında olmak istiyorsunuz. Okuyucuyu içine alan ve iliklerinize kadar hissettiren bir roman.
Muhabbetimize düşen bir sessizlik cemresi. Koyu, kopkoyu bir sessizlik.
Ah o kendinden geçiş halleri ve sevgilinin o tatlı rayihası
Ege Denizi’nin her iki yakasına ve zeytin ağaçlarına ve sakız kokusuna ve derin maviye...
Keyifli okumalar ️
Gitme, Gül Yanakların Solar’
Konusuna bile bakmadan aldığım nadir kitaplardan biridir. İsmi çok hoşuma gidip hiçbir şey bilmeden okuyacağım demiştim.
Kitapta çokça geçen çekim, benim için de geçerli olmuş oldu. Beni de köklerim bir şekilde bu kitaba getirdi.
Bu bir göç romanı. Mübadelenin, sürgünün, koparılmışlığın, ait olamamanın, ait hissedememenin, hissettirilmemenin romanı...
İçindeki hikayeler çok gerçekti. Merakla çevirdim sayfaları. Sadece daha fazla detay bekledim kendimden de bir şeyler bulabilmek için.
Ben de mübadil torunu olduğum için onların Türkçe Rumca karışık konuşmalarını bekledim belki de. Özellikle sinirlendiklerinde asla Türkçe konuşamayışlarını Sopatora! nidaları aradım, hatta teteler, tetebarular...
Size dokunacak bir hikaye olmasa bu kadar etkileyici bir kitap mi bilemiyorum. Ama konu kesinlikle tüyler ürpertici, bu bir gerçek.
Bir göç romanı arasanız, bence bakabilirsiniz.
Kitabın kapağını kapatınca derin bir iç çektim. Adeta bir yaprak gibi oradan oraya savruldum ve yorgun düştüm. Göç hikayeleri, vatanından ayrı kalmış, gurbette tutunmaya çalışan insanların hikayeleri hep etkilemiştir beni. Kitabın girişinde "Anneanneme ve göç ettirilmek zorunda bırakılan tüm insanların anısına" cümlesi bile yetiyor insanı etkilemeye. Sene 1910, Yunanistan Serez. Bir at arabasına yüklenmiş birkaç parça eşya. Edremit'te son bulan bir yolculuk. Nafia Hanım aklı geride bırakmak zorunda kaldığı karpuz lambaları... Geçmişin izini süren bir yazar... Dört kadının da müşterek kaderi olan yolculuklar, bavullar, mektuplar ve acılar her şeye rağmen umutla birbirine bağlanıyor. Nafia Hanım’la başlayan hikâye, Mediha ve Leman ile devam ediyor ve yazar kadının ellerinde can buluyor.
.
.
İrem Uzunhasanoğlu'yla bu kitabı sayesinde tanışmış oldum. Kendisi de 4.kuşak mübadil. O yüzden olaylara, duygulara oldukça hakim. Yüreğimi bıraktığım bir okuma yolculuğu oldu benim için. Ve yazar gibi ben de selam yolluyorum Ege Denizi'nin her iki yakasına ve zeytin ağaçlarına ve sakız kokusuna ve derin maviye...