Gizli Bilim kitaplarını, Gizli Bilim sözleri ve alıntılarını, Gizli Bilim yazarlarını, Gizli Bilim yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Duygusal dünyada ise tinsel eğitim ruhu bir tür iç rahatlığına kavuşturmalıdır. Bunun için ruhun zevke ve üzüntüye, neşeye ve acıya egemen olması gerekir. Özellikle bu yeteneğin geliştirilmesi, önyargılarla karşılaşabilir. Sevinilecek şeye sevinemeyen, üzülecek şeylere de üzülemeyen kişinin çevresine ilgisiz ve soğuk olacağı sanılabilir. Ama istenen bu değildir... Ruh sevinilecek şeylere sevinmeli, üzülecek şeylere de üzülebilmelidir. ama sevincin ve acının, zevkin ve sıkıntının dışavurumlarına egemen olmalıdır. Bunun için gayret edilirse, çevredeki sevindirici ya da üzücü şeylere karşı daha da duyarlı olunduğu görülür. Burada söz konusu yeteneği geliştirmek için insanın uzun bir süre kendini dikkatle gözlemesi gerekir. Zevk ve acı tümüyle yaşanmalı, ama insan kendini bunların içinde yitirmemeli, denetimi dışında dışavurumlara izin vermemelidir. Haklı bir acı değil de kontrolsuz bir ağlama bastırılmalıdır. Kötü bir davranışa karşı duyulan tiksinti değil, yol açtığı kör öfke; tehlikeye karşı hazırlıklı olma değil, hiçbir işe yaramayan
korku aşılmalıdır.
Ölümden hemen sonraki yaşantılar, bir noktada daha fiziksel yaşamdakinden tümüyle başkadır. İnsan arınması sırasında yaşamını -bir bakıma- sondan başa doğru yaşar. Doğumundan bu yana tüm görüp geçirdikleri yinelenir. Ölümden hemen sonra başlayarak çocukluğa kadar her şey, gerisin geriye yeniden yaşanır. Bu sırada ben'in tinsel doğasından gelmeyen tüm yaşantılar da, gözler önüne serilir. Örneğin altmış yaşında ölen ve kırk yaşındayken bir öfke patlaması sonucu başkasına saldırıp bedensel ya da ruhsal acı duymasına neden olan bir kişi, ölümden sonra geriye doğru gidişinde kırk yaşına gelince, bu olayı yeniden yaşar. Gelgelelim, yaşamında bir başkasına saldırıp rahatlamasına karşılık şimdi öbür insana verdiği acıyı kendisi duyar. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, ölümden sonra insana acı veren olaylar, ben'in salt fiziksel dünya kaynaklı arzularının sonucudur. Gerçekten de ben, bu tür bir arzusunu doyurduğunda yalnız öbür insana değil, kendisine de zarar verir. Ne var ki, bunu yaşamı sırasında göremez.