Bu, karanlığın gerçek haliydi. İnsanların geceden korumasının sebebiydi. İçinde ne olduğunu veya neleri gizlediğini düşünmeden, karanlığın kendisine duyulan korkunun kaynağıydı.
Hala Charlotte’un Sevgi Ağı’n okuyoruz. “Cırcırböcekleri çimenlerde şarkı söylüyor. Yazın bitişine dair hüzünlü, tekdüze bir şarkı bu. Yaz bitti diyorlar. Yaz bitti. Yaz bitti.” Bazı insanlar bunun hüzünlü bir bölüm olduğunu düşünür ama benim en sevdiğim bölümlerden biri. Yaz bitmiş olabilir ama daha sonbahar var ve bir sonraki ay yılın en mavi gökyüzüne sahip ekim.
Jean-Claude'a baktım, onu sevmeme sebep olan şey güzelliği değil, kendisiydi. Binlerce dokunuş, milyonlarca sohbet ve trilyonlarca paylaşılan bakışın bir bütünüydü. Ortak tehditlerin, fethedilen düşmanların, bize bel bağlayan insanları ne pahasına olursa olsun korumanın kararlılığının ve ne olursa olsun birbirimizi asla değiştirmeye çalışmayacağımızın bilincinin bir ürünüydü. Jean-Claude'u seviyordum, her şeyiyle. Çünkü hayran olduğum zekasını, zihninin labirentlerini çıkartıp atarsam, geriye daha az bir şey kalır, onu bir başkası yapardı.