Sorgulayan, sorgulatan ve düşündüren muazzam bir kurgu. Hoag yine kalemini konuşturmuş. Hoag gibi belli başlı birkaç yazar var. Bir suç ya da klasik bir polisiye romanıymış gibi gelir ilk etapta, bol aksiyon macera beklenir ama bambaşka bir şey çıkar karşınıza. Fakat tatmin hissi değişmez. Ya bağımlısı olursunuz ya da okuduğunuz ilk ve son kitabı olur.
Çok uzun zamandır okumamıştım ve iyi ki okudum dediğim bir kitaptı. Annie gençliğimin idealist kızı, Forcade ise karanlık ve uçarı tarafıydı sanki, öyle bir bağladı ki beni kitaba, bütünleştim kurguyla. Adalet kavramını her boyutuyla vermiş okuyucuya. Polis teşkilatı içerisinde Annie'nin yaşadıkları çok etkiledi beni. Kibrin, egonun, ayrımcılığın vs. nelere mal olabileceğinin mükemmel bir örneği olmuş. Birçok yerde katil kim diye izleri takip edip yöneldiğim isimler oldu, sonuçta beklenmedik ve güzel bir sondu. Tavsiye ederim.
Kitap muazzam bir hikayeden oluşuyor adeletten sapmayan bir polis memurlarının araştırdığı cinayet olayının sonunda kendi hayatı ile bağlantısını anlatıyor
Okudukça zanlının kim olduğunu ve olayın nereye gittiğini çok merak edeceksiniz sanki kendinizi olayın içinde gibi hissedeceksiniz ve kitabın sonunda zanlı sürpriz isim çıkıyor
Tavsiye edilir
Adeta boşlukta gibiyim. Sanki nefesimi tutmuş gibi. Ama bitmedi. Ne zaman biteceğini de bilmiyorum.
Bir eylem başka bir eylemi tetikliyor. Sonra bir başkasını sonra bir başkasını ve bu dalgalar gibi yayılarak ilerliyor. Dalganın geri gelip bana çarpacağını biliyorum. Gözümün önünde hep aynı şey. Akan kan.
Rüyalarımda görüyorum.
Tadını dudaklarımda hissediyorum. Sıradakini,
Dalgaların hedef gösterdiği kadını
görüyorum.”
Tami Hoag serilerinden çok bağımsız bir kitap. Muhtemelen ilk yazdığı kitaplardan biri de budur. Serilere nazaran çok uzatılmış olmasından, gereksiz fazla tekrarlayan düşüncelerden belliydi resmen. Hatta düşünme artık sus diyesim geldi bir ara :) ama güzel kurgusu vardı ordan oraya çarptı ve şoklu sonla bitirdi yine. Zeki kadın, zeki kalem, zeki karakterler.
Polis memuru Annie Broussard erkek egemen bir kasabada resmen yaşama savaşı veriyor. Meslektaşları tarafından ciddiye alınmaması bir yana sürekli aşağılanmasi ve küfürlere maruz kalması aşırı sinir bozucu. Kadınların bu tarz muameleleri dünya genelinde görmesi çok üzücü ama gerçek. Okudukça daha bir tanıdık geldi ve yürüyen ego dedektifler sinirimi zıplatti. Dedektif Nick Fourcade aralarında en agrasif görüntü veren ama en insancıl olaniydı. Louisiana, Bayou Breaux ve Cajun kültüründen çok detay bulacaksınız. Gereksiz uzatmaları ve sinir bozucu erkek egemen yapısı hariç aktı gitti diyebilirim. Katil adayı çoktu kitapta. Ha buldum ha bu kez kesin diyorsunuz ama cıks... Öyle biri çıkıyor ki son anlara kadar acaba dedirtiyor. Baskısı olmayanlardan ama sahafa bulursanız kaybetmeyin. Alınacak ders çok bu hikayeden...