“Yorulmuşluğun peygamberleri ölüm acısıyla bile bozmazlar istiflerini. Soğukkanlılar bağırmaz. Çocuklar bağırır oysa ve yeryüzü tarihinin loşluğunda öter bu ölüm çığlığı. Çın çın.”
"Baktım. Ağlıyordu. Diliyle gözyaşlarını yalıyordu. Çocukken düşen kar tanelerini yakalardık aynı yöntemle. Büyüyünce de sürdürdük bu eylemi. Dilimizle. Kar yağmadığı zamanlar bile."
Herkes toplumbilimci, herkes dilbilimci, herkes yazardı. Herkes her şeyi biliyordu, yine de ha babam birbirlerinin gözünü oyuyorlardı. Öyle değil böyle, böyle değil şöyle!