"Sensiz 29. Gün
Seni sevmede erken davrandım, terk etmeye de çok geç kaldım sanırım...
Gidişin garip geliyor bana bunca yaşanandan sonra, ayrılık yakışmıyor hiç bize, ya da yakıştıramıyorum kendime.
Alışamadım gidişine."
Kalemini, üslubunu, oyunculuğunu, kalbini ve duyarlılığını sevdiğim biri Sevinç Erbulak. Bu ilk yazdığı öykü kitabı. Samimiyetini, inceliğini her satırda hissettiriyor.
Ben daha önce ikinci kitabı olan Artık Aranmayanlar Gezegeni’ni okumuş ve daha çok beğenmiştim.
Ama sevdiğiniz insanlar ne yapsa hoşunuza gider ya bu da öyle güzel bir öykü kitabı. Akıcı ve sade bir dil. Tavsiye ederim.
İnsan kimi sever en çok? En çok ama? Bir benzerini mi? Yoksa onu en çok mutsuz edeni mi? En çok acıyı çektireni mi? Kendisini en uzak ufuklara götüreni mi? Yoksa tüm bunları beraberinde getireni mi?
Herkesin kendi hayatından, kendi acılarından bir parça mutlaka bulacağı bir kitap olmuş (Ben kendimden epey parça buldum). Sevinç Erbulak, oyuncu yönünün yanında iyi de bir yazar olduğunu kanıtlamış. Kitabın tamamındaki öykülerde hüzün hakim ama aralardan umutta göz kırpıyor, ki bu yönünü sevdim. Sevinç Erbulak, bu kitabı sevdiği insanlara bir armağan olarak yazdığını belirtmiş ve bence güzel de yapmış.
Körkütük olana dek içiyormuşsun, biz böyle içmezdik, beni konuşuyormuşsun, benimle konuşmazdın, takılıyormuşsun yabancının birinin koluna, Beyoğlu'nu arşınlıyormuşsunuz birlikte, benimle yürümezdin, dizlerin ağrırdı senin, yoksa o sen değil miydin?
İlk aşk.
Gerçekten var mı böyle bir şey? "Onu sevdiğim gibi sevmedim hiç kimseyi!" denilebilecek biri? Bütün nazımızın sadece ona geçtiği, birlikte büyümeyi öğrendiğimiz biri? En edilmeyecek küfrü ona ettiğimiz, duyulacak son şeyleri ilk ondan duyduğumuz biri? Yokluğu yıllarca ölüme eş değer olabilecek biri?
"Birazdan yağmur yağacak, dışarı çık ve elinden geldiği kadar yağmur damlası yakalamaya çalış. Yakalayabildiklerin senin bana olan sevgin, kaçırdıkların da benim sana olan sevgim olsun," dedi çocuk. Deliydi bu çocuk. Daha ıslanmadan kaybetmişti kız.