Seven, sevgiyi bilen, onu paylaşacak birini de bulur. Çünkü paylaşmak sevginin en büyük tezahürüdür. Paylaşılan Sevgi artar, paylaşıldıkça çığ gibi büyür.
Yola çıkmadan önce anneler sulatanının kabrini ziyaret edip veda eden Peygamber kızları, orada kalan ablaları için de ağlamışlar, gözyaşları sel olup akmıştı. Toprak altında annelerini, müşriklerin içinde ablalarını bırakmışlardı!.. Gidiyorlardı...
Uzun süre deli gibi arayıp bulamadığım, birgün sahaf raflarına bakınırken elime gelen, o mutlulukla bulduğum ilk mekanda çay eşliğinde okumaya başladığım harika bir eser. Kankam hatırlar o günü :) @zzodyaklii
Rasulallah Efendimiz'in (s.a.v) kızlarına olan sevgisini, muhabbetini, tavsiyelerini tebessümle ve hayranlıkla okuyacağınız, Peygamber Efendimiz'in de (s.a.v.) can parelerini yakından tanıyıp o güzel huy ve ahlakları, çektikleri çileleri, babalarına olan sonsuz sevgi ve saygılarına şahit olacağımız bir kitap Gülün Gülleri
Hz. Hatice....
Binlerce kitapta bile anlatılması mümkün olmayan büyük insan. Vefakâr eş, fedakâr anne. Her zaman ve zeminde en önde geleni... Her hayırlı işin başındaki kadın.
Gül'ün Gülleri
Yazar Adem Saraç
Gülü peygamber efendimize
Gülleri ise kızlarına atf ederek
Gülden nasıl Güller oluştuğunu bize aktarıyor.
Pek çok yerde okumuş olabilirsiniz ama bu kitap
Bir başka...
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in
"Babacığım, babacığım, ne yapıyorsun babacığım?"
Çığlıkları ile kalkmaya çalışıyordu. Fakat üzerine atılan toprak altında kalmış, çırpındıkça atılmış topraklar.
Hiçbir sevgi yoktur ki ortamını bulduğunda yeşermesin. İlahi bir hikmet gereği insanlar sevgiden sevgiye koşmak durumundaydılar. Sevgi her şeyin basinda gelirdi çünkü. İnanmak da bir nevi sevgi işiydi aşk işiydi.
İnanıp amel etmek! Bütün mesele buradaydı. İnsanı cehennem ateşinden kurtaracak can simitleri; iman ve amel...
İnanıp amel etmedikten sonra kimin oğlu, kızı, torunu olursa olsun cehennem ateşinden kurtulamıyordu insan.
Bir Peygamber bile kendi kızını, halasını, amcasını cehennem ateşinden kurtaramıyorsa bizi kim kurtaracak peki?
Kurtuluşun reçetesine sarılmalı öyle ise. O da İNANMAK ve MUTLAKA İNANCI YAŞAMAK.