AKP yönetiminin Türkiye Cumhuriyeti'nin yabancı kuruluşlara borçlarını en az dört katına çıkardığını, ülkenin gözde kuruluşlarının haraç mezat satıldığını, şu koca İstanbul kentinde herhangi bir yerli malı bulabilmek için saatlerce dolaşmak gerektiğini yazmak, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini yazmak olmuyor mu?
Bizim bildiğimiz kadarıyla, gerçek aydınlar önem verdikleri bir toplumsal sorunun çözülmesi için kapalı kapılar ardında başbakanlarla görüşmeye kalkmaz, yazılarıyla, bildirileriyle, eylemleriyle açık açık verirlerdi savaşımlarını. Emile Zola Alfred Dreyfus'un uğradığı büyük haksızlığa son verilmesi için cumhurbaşkanı Felix Faure'la görüşme yollarını aramamış, kendisi de hapsi boylamayı göze alarak Suçluyorum'u yayımlamıştı. Aynı konuda "Aydınlar Bildirisi"ne imza koyan ünlü sanatçı ve düşünürler de öyle.
Alt kimlik, üst kimlik, ön kimlik, arka kimlik, iç kimlik, dış kimlik kargaşası içinde ipin ucunu öylesine kaçırdık ki bir kimliksizlik yönelimidir başladı çoğu yurttaşımızda, temel kimliklerini üstlenmekten kaçınır oldular: "Türküm!" diyemiyorlar.