Acaba bilme arzusu uğruna sanatın oyuncağı olup bir sürü belalara göğüs germenin tasvir edilemez mutsuzluğunu nasıl ve ne yaparsam bertaraf edebilirim. En azından bunu dillendirmenin bir yolunu bulsam...
Ve zeytinin okunaksız ama çağlayanlar kadar güçlü alfabesini geride bırakmak üzereyiz. Sessizleşiyor, sarkıtıyor gümüş kollarını, ışık kumsalına gömülüp kalıyor. O zeytin pencereleriyle zırhlı evden bir daha görür müyüm?