Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Günümüzde Psikoterapi

Saffet Murat Tura

En Yeni Günümüzde Psikoterapi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Günümüzde Psikoterapi sözleri ve alıntılarını, en yeni Günümüzde Psikoterapi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Klein gene yaşamın ilk yılına, ancak daha geç bir döneme depresif konumu yerleştirir. Bu, nesnenin bütünleştiği dönemdir. Çocuk bu aşamada nesnenin bölünmüş parçalarını bütünleştirir ve yalnızca bir nesne (anne) olduğunu algılar. Saldırgan, paranoid duygular beslenen anne, sevilen anneyle bir ve aynıdır. Böylece nesne aşırı iyi ve aşırı kötü yönlerinden arınıp daha gerçekçi bir tanıma kavuşurken saldır­ganlığın sevilen nesneyi tahrip edebileceğinden duyulan depresif kay­gı duruma egemen olur. Bu yıkım çocuğun kendi saldırganlığından kaynaklanacağı için suçluluk duyguları ortaya çıkar. Tasa duygusu da sevginin belirtisidir, keza onarma çabaları da sevginin bir sonucudur. Onarma çabalarının yeterliliğinden duyulan şüphe her türlü yüceltme­nin ve ben gelişiminin temelinde yer alır (Klein, 1948: 25-47)."
"Babasına karşı nefreti ve kıskançlığı, bütünsel olarak algıla­dığı bir sevgi nesnesi olan babasıyla çeliştiği, bir çift-değerlilik yarat­tığı için, çocuk babasıyla iyi ilişkilerini korumak uğruna oidipal uğra­şılarından vazgeçer (Klein1945). Bir başka deyişle, Klein'ın sundu­ğu çerçevede suçluluk duyguları ve vicdan cezalandırılma korkularından değil, saldırganlığın yöneldiği nesnenin sevgi nesnesi olmasından türer. Bu açıdan bakıldığında çift -değerlilik, insanın ulaştığı en yük­sek düzeydir."
Reklam
"...çocuk daha başlangıçtan itibaren açlık gibi içgü­düsel ihtiyaçlar tarafından içsel olarak saldırıya uğradığı için bu tahri­bat karşısında savunmaya ihtiyaç duyar. Annenin fantastik bir şekilde kendini iyi nesne olarak sunması sayesinde bu içsel yıkımlara karşı durabilir, bazı fantezileri de bu amaçla kullanır. Yani fantezi faaliyeti içgüdünün doğrudan gösterisi olabileceği gibi, içgüdüsel faaliyetlerin yarattığı kaygıya karşı bir savunma olarak da kullanılabilir, böylece içgüdüsel faaliyet daha elverişli koşullara çevrilebilir. Kısaca özetle­mek gerekirse, Klein'a göre bilinçdışı fantezi faaliyeti dış dünyada yer alan olaylara sızar ve bunlara anlamını verir (Klein1952a48-56). Bir başka deyişle dış dünyada kurulan ilişkiler daima iç dünyada yer alan bilinçdışı fantastik ilişkiler çerçevesinde değerlendirilir, duygu­sal olarak yorumlanır."
"...insanda idden kaynaklanan içgüdüsel güdülen­melerin yanı sıra benin uyuma yönelmiş güdülenmeleri de vardır. Ben gerçekliğe uyum göstermeye yönelmiş pek çok işlev içerir. Bu işlev­ler uyum içinde çalışabileceği gibi birbiriyle çatışabilir de. Normalli­ğin temelinde ruhsal işlevlerin uyumlu çalışması yer alır. Dürtüler, ruhsal yapılar ve benin işlevleri arasında, ayrıca organizmayla çevre arasında uyum olduğu ölçüde dengeli bir insan söz konusudur (Hart­mann, 1939)."
"...aktarım iç dünyamızda her koşulda yürürlükte olan algısal-bilişsel-duygusal örgütleyici şe­malara bağlıdır. Gerçekliği daima, iç dünyaya ait bu örgütleyici şema­lara göre algılar ve değerlendiririz; bu değerlendirmelerimizle de öz­neler arası alanda gerçekliğin oluşumuna katkıda bulunuruz. Deneyi­mi örgütleyen bu duygu yüklü bilişsel örgütlenmeler daima bilinçdışı bir şekilde çalışır. Bu modele göre çalışan analist, analiz edilenin ak­tarım tepkilerindeki kendi payını da hesaba katarak aktaranı değer­lendirir (Fosshage, 1994 )."
Hegel'in "Sadece karanlıkta değil aşırı aydınlıkta da göremez insan." sözü burada da geçerlidir. Freud'un çocuklukla ilgili yerleşik görüşleri yıkan parlak buluşu, herkesin bildiği şu basit gerçeği uzunca bir süre görmemizi engellemişti: Çocuk için anne ve babası yalnızca aşkın, nefretin ve cezanın nesneleri değil, doğrudan doğruya anne ve babasıdır da.
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
Masterson, her ne kadar günümüzde henüz yeterince aydınlanmamış bir konu ise de, çocuğun doğuştan getirdiği biyolojik yatkınlıklarını gerçek kendiliğin gelişmesi açısından önemli görür. Masterson'a göre altı çizilmesi gereken bir başka nokta da büyüyen çocuğun giderek artan bağımsızlaşma eğilimleridir.
Terk ister normal ister patolojik olsun her insanda elbette bir çöküntüye neden olur. Bu durumda gerçekten net bir sınır durum ayrımı yapmak zordur. Bu yüzden, klinik bakımdan çok yararlı açılımları olan Masterson'ın yaklaşımını sanırım iki bakımdan daha özelleştirmek gerekir: a) terk tehdidinin gerçek kendiliğin gelişmesini ne ölçüde ketlediği, yani gerçekten işlevsel ve bu işlevselliğinden doyum alan bir kendiliğin gelişip gelişmemiş olması, b) terk karşısında yaşanan gerilemenin şiddeti.
49 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.