“İnancın varmış gibi davran, inanç sana verilecektir. Shane bu felsefeyle lisede mesafe koşucusuymuş gibi davrandı, iki ödül aldı. Tam not öğrencisi gibi davrandı, işi kıvırdı. Amigo kızlardan biri kanatlarının altındaymış gibi davrandı, kız onu dansa davet etti. Kaliforniya, Berkeley için en kuvvetli adaymış gibi davrandı, oraya girdi. İtalyanca konuşuyormuş gibi yaptı, bir yıl yurt dışında eğitim gördü. Yazarmış gibi yaptı, Arizona Üniversitesi’nin MFA yaratıcı yazı programına kabul edildi. Aşıkmış gibi yaptı, evlendi.”
Bender elindeki şaraba uzun uzun baktı. "Bir yazar yüceliğe ulaşmak için dört şeye ihtiyaç duyar pasquale: arzu, hüsran ve deniz."
"üç etti ama."
Alvis şarabını bitirdi. "Hüsranı iki kere sayacaksın."
Bender elindeki şaraba uzun uzun baktı. “bir yazar yüceliğe ulaşmak için dört şeye ihtiyaç duyar Pasquale: arzu, hüsran ve deniz.”
“üç etti ama.”
Alvis şarabını bitirdi. “hüsranı iki kere sayacaksın.”
"Sormamın bir sakıncası var mı Pasquale..? Nasıl bir şey burada yaşamak?"
Pasquale bu defa İngilizcede doğru kelimeyi bulmakta en ufak bir tereddüt yaşamadan, "Yalnız" dedi.
Bender elindeki şaraba uzun uzun baktı. "Bir yazar yüceliğe ulaşmak için dört şeye ihtiyaç duyar Pasquale: Arzu, hüsran ve deniz."
"Üç etti ama."
Alvis şarabını bitirdi. " Hüsranı iki kere sayacaksın."
bender elindeki şaraba uzun uzun baktı. "bir yazar yüceliğe ulaşmak için dört şeye ihtiyaç duyar pasquale: arzu, hüsran ve deniz."
"üç etti ama."
alvis şarabını bitirdi. "hüsranı iki kere sayacaksın."
Bender elindeki şaraba uzun uzun baktı.
“Bir yazar yüceliğe ulaşmak için dört şeye ihtiyaç duyar Pasquale: arzu, hüsran ve deniz.”
“Üç etti ama.”
Alvis şarabını bitirdi.
“Hüsranı iki kere sayacaksın.”