Hacı Ağa

Sadık Hidayet

Hacı Ağa Hakkında

Hacı Ağa konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Yirminci yüzyıl İran edebiyatının en önemli yazarı Sâdık Hidâyet’in başyapıtları arasında kabul edilen Hacı Ağa, toplumsal hiciv niteliğinde bir roman olarak sosyo-politik özelliğiyle öne çıkıyor. Romanda; din tüccarı, sözde vatansever ve oportünist kişilerin birbirleriyle ilişkileri üzerinden İran toplumunda baş gösteren yozlaşma apaçık bir şekilde resmediliyor. Sâdık Hidâyet, bu büyük romanda okuyucuyu, İkinci Dünya Savaşı’nın bütün şiddetiyle devam ettiği yıllardaki İran toplumunun ve siyasetinin gerçek dünyasına götürüyor. “Şark kurnazı” tabirinin bütün özelliklerini taşıyan romanın başkahramanı Hacı Ağa, kelimenin tam anlamıyla her dönemin adamı ve çıkarları için her yolu mubah gören mizahi bir karakterdir. Bu karakter etrafında dönen diyaloglar ve düşünceler, okuyucuyu güldürürken düşündürüyor, dönemin siyasilerinin ve ileri gelenlerinin nasıl bir bataklığa gömülüp, halkı nereye doğru çektiklerini gözler önüne seriyor. Dönemin “Şark dünyasına” ironik bir üslupla yaklaşan Hidâyet, bu güçlü romanıyla 1940’lı yıllardaki İran siyasetinin ve gündelik hayatının panoramasını çiziyor.
Çevirmen:
Mehmet Akif Koç
Mehmet Akif Koç
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 5 dk.Sayfa Sayısı: 144Basım Tarihi: Ağustos 2020Yayınevi: Salt Okur YayınlarıOrijinal Adı: Ḥâcî Âghā
ISBN: 9786050634952Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 58.7
Erkek% 41.3
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Sadık Hidayet
Sadık HidayetYazar · 27 kitap
Sadık Hidayet (Farsça: صادق هدایت) ‎ (17 Şubat 1903, Tahran - 9 Nisan 1951, Paris), modern İran edebiyatının önde gelen düzyazı ve kısa hikâye yazarı. 17 Şubat 1903 tarihinde Tahran'da dünyaya geldi ve bu kentteki Fransız Lisesi'nde eğitim gördü. 1925 yılında eğitimini sürdürmek amacıyla Avrupa'ya gitti. Bir süre diş hekimliğine ilgi duyduysa da mühendislik okumak için diş hekimliğinden vazgeçti. Fransa ve Belçika'da geçirdiği dört yılın ardından İran'a döndü ve kısa sürelerle çeşitli işlerde çalıştı. İlk hikâyelerini Paris'teyken yazdı. 1936'da Hindistan'a giderek Sanskritçe öğrendi. Buradayken Budizm'i inceledi ve Buda'nın kimi yazılarını Farsçaya çevirdi. Sadık Hidayet sonunda tüm hayatını Batı Edebiyatı çalışmalarına ve İran tarihi ile folklorunu araştırmaya adadı. En çok, Guy de Maupassant, Çehov, Rilke, E.A. Poe ve Kafka'nın eserleriyle ilgilendi. Hidayet birçok hikâye, kısa roman, iki tarihi dram, bir oyun, bir seyahatname ile bir dizi yergili komedi ve taslak kaleme aldı. Yazıları arasında ayrıca birçok edebiyat eleştirisi, İran folkloru ile ilgili araştırmalar ve Orta Farsça ile Fransızcadan yapılmış çeviriler yer alır. Sadık Hidayet, İran Dili ve Edebiyatını uluslararası çağdaş edebiyatın bir parçası haline getiren yazar olarak kabul edilir. Sonraki yıllarda, zamanın sosyo-politik problemlerinin de etkisiyle, İran'ın gerilemesinin sebebi olarak gördüğü monarşiye ve ruhban sınıfına yoğun eleştiriler yöneltmeye başladı. Eserleri aracılığıyla bu iki kurumun su-i istimallerinin İran milletinin sağırlığının ve körlüğünün sebebi olduğunu gösterme çabasına girdi. Çevresine, özellikle de, çağdaşlarına yabancılaşan Hidayet, son eseri Kafka'nın Mesajı'nda ancak ayrımcılık ve baskı sonucunda yaşanabilecek bir melankoli, umutsuzluk ve ölüm halinden bahseder. Sadık Hidayet'in en tanınmış eseri 1937 yılında Bombay'da yayımlanan Kör Baykuş'tur. Beethoven ve Çaykovski dinlemeyi seven ve afyon tiryakiliği bilinen Sadık Hidayet, resimle de uğraştı. Günümüze kalabilen resimleri Hassan Qa'emian tarafından bir araya getirildi. Kimileri bu eserlerde sanatsal bir değer bulmazken, kimilerine göre de bunlar geleceğin resimleridir. Ölümünü yirmi beş yıllık arkadaşı Bozorg Alevi şöyle anlatır: "Paris'te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, Championnet caddesinde buldu aradığını. 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerin kalıntıları, yanıbaşında yerde duruyordu." Yılmaz Güney'in de yattığı Père Lachaise (okunuşu: per laşez) mezarlığında gömülüdür. Kaynak: tr.wikipedia.org/wiki/Sâdık_Hidâyet