Dinin emirlerine uymakta gevşek davrananları soruşturdum, onları dikkatlice izledim ve inançlarını sorguladım, onlara dedim ki:
" Dinin emirlerine uymakta neden üşengeç davranıyorsun? Allah'a inandığın halde nasıl içini kederle ya da dünya zevkiyle doldurabiliyorsun? Ahirete inandığın halde ona hazırlanmıyor ve ahireti dünya karşılığında satıyorsan bu ahmaklıktır. Çünkü bire karşı bile iki satılmaz. Sen nasıl oluyor da sonsuzluğu sayılı günlere satıyorsun. Yok, eğer inanmıyorsan o zaman sen kâfirsin demektir. Şu halde imanı aramak için kendini yoklamalısın. İçinde taşıdığın gizli küfrün neden kaynaklandığını düşünmelisin. Sen iman ile bezenmek ve dinin zikriyle şereflenmek için gizli küfrünü açığa vurmuyorsan da davranışlarına yansıyan bu cüretin (vurdumduymazlığın) küfrün alametidir.
Hayatım üzerine yemin ederim ki, çoğu insan, hak ile bâtılı, hidayet ile sapıklığı birbirinden ayırmakta kendini akıllı ve mahir gördüğü için, halkın yanlış yolda olanların kitaplarını okumasını yasaklamak gerekli olmuştur.
Henüz çocuk bir yaşta iken anne-babadan çocuğa intikal eden inançlara merak salmıştım. Çünkü hristiyan çocuklarının ancak hristiyan olarak büyüdüklerini, hakeza yahudi ve müslüman çocuklarının ancak bu şekilde büyüdüklerini görüyordum.
Denizin derinliklerine korkakça değil, cesurca dalıp karanlık her deliği kontrol ediyorum, her probleme saldırıyorum; her bir fırkanın inanç esaslarını gözden geçiriyorum ve görüşlerinin içyüzünü kavramaya çalışıyorum ki doğru ile yanlış olanı ayırabileyim.
Kişi, aradığını bulmak için, öyle yoğun gayret göstermelidir ki, bu, onu aramadığını bile aramaya itmelidir. Çünkü apriori bilgiler, aranamazlar, zaten vardırlar. Var olan, aranınca kendini saklayıp kaybolur. Aranamayanı arayan kişi, arananı/aranması gerekeni aradığı için hata etmekle suçlanamaz.
Âlim insan,en azından cahil halktan farklı olmalıdır. Bilgili kişi hacamatçının şişesinde görse bile baldan tiksinmez. Zira şişenin balı bozmayacağını bilir.