Nureddin Bey, efendi, kibar, nazik adam... Üstad’ın önce çıplaklığı, sonra da bu sözleri üzerine acaba ne yapacaktı? Necip Fazıl gidince, ben hemen, “Aman hocam, davanın kudsiyeti adına gücenmeyin. Benim ne için çırpındığımı görüyorsunuz. Aman darılmayın.” dedim.
Allah razı olsun, Topçu Hoca gülümsedi ve şöyle dedi:
– Bekir Bey, gücenmek ne demek? Asla gücenmem. Ben bu ruhları bilirim. Fakat şu anda Allah’ın namütenahi kudretine hayranım ki, bu bozuk makinada, bu dehayı nasıl saklıyor!..
Ömrümde duyduğum en mânâlı sözlerden birisi budur.
Üstad, kendiliğinden gelmiş ve yazı verecek olan Nureddin Topçu gibi bir zâta, bir anda kızıp hakaret edebiliyor. Evet deha, fakat makine bozuk...
Necip Fazıl Bey geldi, hiç bir şey olmamış gibi kahveleri içerken,
– “Benim ne çileli bir insan olduğumu anlayın, görün ki, telefon ettiler, çamaşırlarınız yıkandı geliyor, dediler; hâlâ gelmedi. Bakın yanınızda böyle oturuyorum. Sizi bu hâlde karşılıyorum.” dedi.
Buna Nureddin Bey şu cevabı verdi:
– Efendim, pehlivanlar böyle olur. Güreş minderinde fanila giyilmez!..
Cevap Üstad’ın hoşuna gitti. Kendine mahsus gülüşüyle güldü. Derhal tavır değiştirdi.
– “Kitabı kim getirecek?” dedi. Ben hemen atıldım.
– “Ben getiririm, Üstad’ım!” dedim.