Ama zaten, insanın yaşamını baştan aşağı değiştiren olayların süresi hep böyle kısacık değil midir? Çok kısadırlar, ama yoğunluğu ve yarattığı sonuçlar bakımından bir ömre bedeldirler.
Mevlâna, Şems'i tanıyınca, Tanrı'yı kitaplarda, bilgide, ilimde değil, kendi gönlünde aramaya başlar. Şems kendisine aynadır. Gönlünde bulduğu Tanrı'yı Şems'te görür. Şems'e olan aşkı budur. Şems, Mevlåna'nın onun aracılığıyla kendi gönlünde bulup yaklaştığı Tanrı'ya duyduğu aşkın sembolüdür. Şems'e olan sevgisi, Tanrı'ya olan aşkının ölçüsüdür. Bu aşkın kendisinde yarattığı sarhoşluğu şarabın sarhoşluğuyla sembolleştirmiştir. Bu durumda Şems hem saki, hem şarap, hem de şarap Satıcısı olmaktadır.
Gene gel, gene.
Ne olursan ol,
ister kafir ol, ister ateşe tap, ister puta,
ister yüz kere tövbe etmiş ol,
ister yüz kere bozmuş ol tövbeni.
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı;
nasılsan öyle gel.
Fazla şey isteme ve kimseden daha fazla olma!
Merhem ve mum gibi ol, iğne gibi olma.
Eğer fenalık görmek istemiyorsan,
kötüleyici, kötülük öğretici, kötü düşünceli olma!
Felsefenin amacı, akıl ve bilgi yoluyla evreni ve insanın evrendeki yerini açıklamak iken, tasavvufun amacı ilahi aşk yoluyla, sezgiyle, Tanrı'ya ulaşmaktır.