Zihni bulandıran bir şey. Roma’nın en yüksek, en şerefli devrinde, büyük Julius devrilmeden hemen önce mezarlar boşalmış ve kefenli ölüler Roma sokaklarında sızlanıp inildemişlerdi. Yıldızlardan ateşli kuyruklar peyda olmuş, çiy yerine kan yağmış, güneşte felaket alametleri belirmişti. Deniz saltanatı emrinde olan ay da tutulmuş, kıyamet günü gelip çatmış gibi kapkaranlık olmuştu. Yer, gök ikisi birden, kaderin hep önünden gider ve yaklaşan uğursuzluğu olmadan haber verir gibi, aynı korkunç hadiselerin bizim tarafımıza, bizim halkımıza da gelmekte olduğunu gösteriyor.