Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayalat-ı Dil

Hasan Tevfik

Hayalat-ı Dil Gönderileri

Hayalat-ı Dil kitaplarını, Hayalat-ı Dil sözleri ve alıntılarını, Hayalat-ı Dil yazarlarını, Hayalat-ı Dil yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Görünüşte her ne kadar türlü elem ve kederle zapt edilmişse de aslında daima gayb âleminden gelecek bir yardımı gözler iken birdenbire 14) gönlü aydın Pir, vücudun felakete uğramış gemisine yönelerek; “Ey aşk derdinin girdap ve dalgalarında şaşkın ve hayran kalan ve ey cananın güzel yüzüne kavuşmak için daima endişe denizine düşüp nalan olan biçare! Zannederim ki şimdi uğramış olduğunuz ve fazlasıyla çekindiğiniz korku veren bu mesele her ne kadar helaka sebepse de böyle ansızın ortaya çıkan bir fırtınanın devamı yoktur. Elbet bir gün sevgiliye kavuşma güneşi yüzünü gösterir, sizi kuşatan keder bulutunu ve yağmurlarını defeder. Hemen her meselenizi, her işi kolay kılan Allah'a bırakmalısınız. Hayat değirmenini terk etmenizi ve huzur çarkınıza zarar gelmesini isteyenleri müntakim olan Hüda'ya havale etmeli, her zaman böyle ah edip inlemeyi bırakmalısınız; yollu hikmetli sözleriyle ferahladığımı anlayınca hemen lütfetti ve sermayesi belagat olan kütüphanesinden şu açık ve düzgün tafsilatın beyanına başladı.
“Ey gözleri sarhoşluk veren ceylan, ey salına salına yürüyen servi, endamıyla gönlü cezbeden sevgili! Allah aşkına (6) böyle aceleyle ne tarafa gidiyorsunuz?” minvalindeki hüzünlü nidalarımı ta gök kubbenin en tepesine ulaştırdığımda, o gönlü güzel sevgili, hemen dehşetli bakışlarını sağına soluna çevirip beni mübarek eteğine asılmış görünce; Senin gibi âşıkların her gün bin tanesi, vuslat sarayımın kapısında dönüp durur, yalvararak yüz sularını sel gibi yerlere döker, sevdalı başlarını ümitsizliğin sert kayasına vurup elleri boş, geldikleri yere dönerler. Haydi, sen de bir tarafa doğru git, güzelliğime kavuşmakkan ümidini kes!” dedi ve can kuşu beden kafesinden çıkarcasına çıktı git.
Reklam
İrade kuşumun ayakları zülfünün karmaşık tuzağına, kılıca benzeyen kirpik ve bakışlarına öyle bir yakalandı ki aşk ateşinin böyle şiddetle yanışını pervaneler görmemiş, âşıklar da duymamıştır. Çünkü o zalim ve dertsiz sevgili, gönül sarayında dinlenirken ve bir zaman her türden iltifat ve sayısız nazla gönlü hoş iken kaderin cilvesiyle ayrılık köşesine çekileceğini, sonrasında beni ayrılık kılıcının yarasıyla uçurumdan uçuruma, diyardan diyara atacağını ve neşemi gamla kuşatacağını tavırlarıyla belli edince, “Ah nasıl edeyim de buna hemen bir çare bulayım?
Biz onun anlayış ve ikramına memnun olarak ve edibane muamelesinden bir bakıma utanıp mahcup olarak aheste ve suskunca arkasından giderken ve o dilber, o gönle ferahlık veren kuzu, keremli ellerinde bulunan kuzularını sever ve sürerken yine refıkim, “Ey cihan sayfasının kenarındaki ezelî kudret kaleminin nakşı ve ey dünya güzellerinin baş güzeli! Yazı öğrenmek için gönlünüzün latif sayfasında yazılmış ve itibar mahfazasinda gizli olan meşk'ınizi görmek isterim? dedi. [60]
Giri'ştiğiniz çetin işlerin anlaşılması ve halledilmesinde tereddüde düştüğünüz anda 'Danışmak, aklın cilâsıdır.' kelamının hikmetince, işin ehli, zeki, feraset ve zevk sahibi kimselerle akilane istişare etmeye başlamanız ve hakikatte çok kolay ve güzel zannedilip mütalaa olunan bu meselenin sonuna bakıp ona eriştirecek vasıtalara sarılmanız beklenir. Aptallar, olan işlere sevinirler, Zekiler ise sonlarından korkarlar. 2 kıstasınca, meselenin sonunun güzel olacağını düşünüp hemen rahatlamamalı, keder ve pişmanlık gözyaşlarınızın damlamaması için kafa yormalısıniz. İşte, beyan ettiğim bu faydalı sözlerin tamamını can kulağıyla dinleyip dikkate almalı ve kötü ahlakın tamamını gönülden çıkararak suret ve siretinizi güzel bir derviş klimalı, düşüncesi ve huyu kötü kimselerle muhatap olmamalısınız. Liyakati olmadan, satranç meclisinizde sürüne sürüne başa geçip kibirlenenlerin, fil gibi ağır olan cüsseleriyle gururlananların ve kendinden küçük ve büyüklerin arasında istedikleri gibi at sürenlerin bozuk fikirlerinin piyonlarına zarafet ve nezaket veziriyle kîş 3 demeli, aklı ve gönlü agâh olan şah ile süre süre, kalenin canını alır gibi bir mat yapıp zihinlerini karıştırmalısınız ki onlar hadlerini [29] bilip enaniyeti terk etsin ve düşünsünler, şaşırıp kalsınlar.
Reklam
“Bak, çok sevgili kardeşim Nâyâb; Rahatlık ve mutluluk devirlerinde kardeşlik iddiasında bulunan çok olur, Ancak asıl kardeşlik sıkıntı ve güçlük zamanlarında ortaya çıkar.1 ifadesindeki gibi bolluk günlerinde, zenginlik ve ferahlık zamanlarında yâr ve yaverlik, dostluk [271 ve kardeşlik iddiasında bulunanlar, eskiden beri hayli çok ve
Gençlik devirleri geçti, yaşlılığın sırası geldi, Yazık ey, dost sohbetleri ve gençlik günleri. Şu aziz ömründen olan yaşlılık dönemini de bir ganimet bil, Her bir an geçer gider, artık uykudan başka bir şey görmezsin. Süheylî’ye ait bu güzel kıtanın pek doğru muhtevasını Yazık, yazık, vakit geçmiş, ibaresiyle tekrar edip hüzün ve pişmanlığın iki eliyle teessüfdizlerini dövmeye devam etmek pek anlamsız olacaktır. Bu cihetle, hemen üstün hasletler ve münasip malumat kazanma hususunda canıgönülden gayretle kollan sıvamalı, hizmet etmek için işe girişmelisiniz.
Görünüşte her ne kadar türlü elem ve kederle zapt edilmişse de aslında daima gayb âleminden gelecek bir yardımı gözler iken birdenbire [14] gönlü aydın Pîr, vücudun felakete uğramış gemisine yönelerek; "Ey aşk derdinin girdap ve dalgalarında şaşkın ve hayran kalan ve ey cananın güzel yüzüne kavuşmak için daima endişe denizine düşüp nalan olan biçare! Zannederim ki şimdi uğramış olduğunuz ve fazlasıyla çekindiğiniz korku veren bu mesele her ne kadar helaka sebepse de böyle ansızın ortaya çıkan bir fırtınanın devamı yoktur. Elbet bir gün sevgiliye kavuşma güneşi yüzünü gösterir, sizi kuşatan keder bulutunu ve yağmurlarını defeder. Hemen her meselenizi, her işi kolay kılan Allah’a bırakmalısınız. Hayat değirmenini terk etmenizi ve huzur çarkınıza zarar gelmesini isteyenleri müntakim olan Hüda’ ya havale etmeli, her zaman böyle ah edip inlemeyi bırakmalısinız." yollu hikmetli sözleriyle feahladığımı anlayınca hemen lütfetti ve sermayesi belagat olan kütüphanesinden şu açık ve düzgün tafsilatin beyanına başladı.
Süratle akıp giden bulutların içindeki güneş gibi, yaprakları sık ağaçların arasında dolaşıp tatlı tatlı konuşan dudu kuşu gibi kâh görünüp kâh kaybolurken her nasılsa binbir zorlukla eteğine yanaştım ve “Ey ömrümün sermayesi, hoş geldiniz! Şimdiye kadar nerelerde kaldınız? Ayrılığmızdan duyduğum elemin şikâyetini, hevesli bir haberci olan seher rüzgârıyla göndermiştim; o peri zatınıza ulaşmadı mı, gönlün şu ızdıraplı hâlinden haberdar olmadınız mı? Yoksa haberdar oldunuz da taş kalbinize tesir etmedi mi, nasıl oldu? Veyahut gönlünüzün sahrasında, merhamet ve lütuf güneşinin nurlarından bir zerre ve cömertlik denizinden bir damla dahi yok mudur? Ayrılık ateşinin bu kıvılcımının elbet bir gün sizi de perişan edeceğini bilmez misiniz?