Göktuğ Canbaba’nın yazdığı bir kitapta şu cümleler yer alıyordu:”Yola çıkmadıktan sonra ne gerçek bir tılsımcı ne de gerçek bir hayalperest olabilirsin.Yolculuk,hayalperest ruhların gelişim tapınağıdır.”
.
.
Ve şimdi minik bir kızın-Defne’nin- yolcuğuna ortak oluyoruz Hayaller Tarlası’na Davet’te.
.
Vedalar kalbimizde derin yaralar açar.Sevgiye tutunur,sevdiklerimizle iyileşiriz.Ama ya sevdiğimiz bir insan bir türlü vedalaşamıyorsa geçmişiyle ?
.
“Efsaneye göre,yıldızlar iyisiyle kötüsüyle hatıralarımızmış Defne’ciğim.Onları unutmamamız İçin duruyorlarmış orada.Neden bazıları parlak,bazıları soluk peki?..Parlak yıldızların sahipleri hatıralarıyla barışıkmış,onlarla uyum içindeymiş.Soluk olan yıldızların sahipleri hatıralarıyla barışık olmadıklarından aynı soluk yıldızlar gibi silik bir hayat sürerlermiş;bir şekilde geçmişte yaşarlarmış.”
.
.
Bu bir efsane mi yoksa inançlı bir yüreğin gerçekliği mi?Defne annesine yardım etmek için soluk olan yıldızların yani hatıralarıyla barışamayan iplerini sıkılaştırıp bir güzel düğüm atmak için Hayaller Tarlası’nda Hatıralar Ağacı’nı bulabilecek mi ,annesinin uzun zamandır kayıp olan gülümsemesini geri getirebilecek mi acaba?