Mü'minlerin insanları Hakk'a ve hayra davet edebilmesi için evvelâ kendi kalplerinin diri, yaşantı ve ahlâklarının söylediklerini tekzip etmeyecek tarzda olmasi gerekir. Sonra zaruri bilgilere sahip bulunması, bilmediği konularda iddiacı olmaktan kaçınması esastır. Güler yüzlü, tatlı dilli ve mûnis olmalıdır.
Biz hakkı, adaleti, barışı, doğruluğu, huzuru insanlığa öğretmiş bir milletiz. Bakmayın şimdiki sefaletimize; imanımız bizde olduğu sürece üstün olan biziz. Şimdilik başka bir dünyaya emanet verdiğimiz üstünlük ve önderliğin potansiyeli içimizdedir.
Bir an sevinsek, başka bir zaman üzülürüz. Gereğinden fazla uğraş vermeye değecek bir hayat değil. Burada neyin ahirette karşılığı var onu düşünmek gerekir. Doğru bir şekilde düşünüp hareket edilirse kıymetli bir şeyler yapmak mümkün olur.
Kim bir din kardeşinin ihtiyacını gidermek için yürür ve sıkıntısını giderirse, bu yaptığı onun için on senelik itikaftan daha hayırlıdır. Halbuki, kim Allah Teala'nın rızası için bir gün itikafa girse Allah Teala onunla cehennem ateşi arasında üç hendek koyar. Her bir hendeğin arası doğu ile batı arası kadar uzaktır.( Hz Muhammed sav)
...Bu sebeple, müslümanların ilahi emir ve tavsiyelere bağlı kaldığı dönemlerde yeryüzü adaletle dolup taşmıştır. Bütün dünyaya adaleti öğreten ve örnekleyen zirve şahsiyetler, bu emir ve yasakların aydınlığında yetişmiştir.
"Adalet mülkün temelidir" sözüyle ve halifeliği dönemindeki uygulamalarıyla insanlığa adalet dersi veren Hz. Ömer'i [radıyallahu anh] âdil yapan hak dindir.