Her mucizenin gerçeklikte ona tutulmuş bir aynası yok muydu ve herkes tamamlanma evresindeki bir hayatın erişilemez ve sonsuza dek anlaşılamaz uğultusunun yansımasına bir anlığına çekingen bir bakış atmaz mıydı?
Bu mucize yalnızca hayatın bir mucizesiydi, Tanrı'nın değil; gün boyu gerçekleşen, iç içe geçen, sonra yeniden çözülen binlerce tesadüften biri... Yetmişti artık! İyi kalpli ve temiz ruhlar Tanrı için o kadar değersiz miydi ki onları böylesine laubali bir oyun gibi öteye fırlatıveriyordu?
Bu dik başlılığının bu denli zorlu, fevri ve tehlikeli olmasının sebebi, onun sevginin ta kendisi olmasıydı, kendini karşılık beklemeden vermek isteyen, reddedilmiş hisseden, akıl almaz ve kocaman, dolu dolu bir sevgi.
Yolun sonunu ve hedefini düşünmeden yürüdü de yürüdü, çünkü çatlaklarla dolu yaşlı ağaçlardaki çiçekler taptaze kuvvetleriyle ışığa doğru serpilmek için nasıl kabuğu yalvararak yumrukluyorsa onun da organlarında yeni baharın dürtüsü kabına sığmayıp taşıyordu adeta.