Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ayşe Şasa Kitabı

Hayret Perdesini Temaşa

Serdar Arslan

Hayret Perdesini Temaşa Gönderileri

Hayret Perdesini Temaşa kitaplarını, Hayret Perdesini Temaşa sözleri ve alıntılarını, Hayret Perdesini Temaşa yazarlarını, Hayret Perdesini Temaşa yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bak, sana bir şey söyleyeceğim; hayatında bir an bile huzur-i ilahi'den ayrılma. Çünkü huzur-i ilahi'den ayrıldığın an şeytan çöpünü atar; vegim başlar."
Megalomani ve mikromani arasında çırpınan, kendine yüklediği Tanrı rolünü kaldıramayan insan tıpkı Kafka'nın Gregor Samsa'sı gibi ters yüz olduğunun farkında değil.
Reklam
Allah'ı sanat yoluyla zikretmek, hatırlamak ve hatırlatmak sanatı ibadetin bir parçası haline getirir.
Ayşe Şasa
"Şimdi şu eski koltuklarda oturuyorum ve gücümün yettiğince tefekkür ediyorum. Herkes geleceğe doğru hayal kurar; bense geçmişe doğru. Bir bahçeye yolculuk yapıyorum. Manolyalar, frenk üzümleri, yıldız çiçekleri, çimenler; tam bir cennet bahçesi. Bir zamanlar, yani çocukluğumda öyle bir bahçenin ortasındaydım; ama o günlerde o nimetin şükrünü eda edebilme hassasiyetine sahip değildim. Şimdiki halimle; aklım ve gönlümle o güzel bahçeye dönüyorum. Çimenlerin üzerine seccademi serip şükür namazı kılıyorum. Bu benim geçmişe doğru yolculuğum, geçmişe dönük hayalim."
Sayfa 301 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Metin Erol
"Sahaflar Şeyhi" olarak cümle gönüllerde taht kuran Muzaffer Ozak'ın yaptığı şu tespitin hatırlatıcısıdır Ayşe Şasa: "Batı (yani Aydınlanma hareketi), bâtıl olan dinini, akla tutunup geri plana attı. Eleştirel aklı Batı, bâtıl dininin tasfiyesi için kullandı. Ancak biz onlara sorgusuz öykünerek hak olan dinimizi geri attık. Ve feci bir biçimde geriledik. Düştük. Düştüğümüz yerden kalkmamızın formülüyse, geleneğimize ve dinimize sahip çıkmaktır."
Sayfa 240 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Ayşe Şasa
"81 veya 82 yılı... Hayatımdaki büyük değişim vuku buluyor. İdrakimin diri olduğu bir zamanda Fusûs'u okumaya başlıyorum. Ağır bir eser, az çok bir felsefe temelim olduğu için o derinlikli kavramları birazcık idrak edebiliyor, okuyabiliyorum. Fusûs'u okumaya başladıktan bir müddet sonra mantıkla, akılla izah edilemeyecek bir olay vuku buluyor, önümde sanki büyük bir sevinç ışığı, bir aydınlık deniz beliriyor. İçimden, 'Ayşe, bugüne kadar hiç bilmediğin bir kaynakla karşı karşıyasın, bu okuduğun hiçbir şeye benzemiyor! Gözünü dört aç, bu kapıdan girmeye çalış; bugüne kadar taşıdığın bilgileri toptan sil!' diyorum. Daha sonra tasavvufla tanışınca, bir mürşidin huzuruna boş bir heybeyle gitmek gerektiğini öğrendim."
Sayfa 135 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ayşe Şasa
"Hayatım boyunca ailede bana büyük bir şefkat gösteren tek insan anneannem. Bir gece hasta olmuşum. Hıçkıra hıçkıra ağlarken, Schwester Katie hiçbir müdahalede bulunmuyor; annem ve babam, vazifelendirdikleri mürebbiyelerine tam bir itimatla odama bile girmiyorlar. İşte o an bir Osmanlı hanımefendisi olan anneannem, babamın üzerine yürüyor ve 'Avni bey, sizi mahkemeye vereceğim, bu çocuğa zulmediyorsunuz!' diye isyan ediyor. Zavallı anneannem daima büyük bir esef duymuş benim bu yabancı mürebbiyelere teslim edilmemden. Annem yıllar sonra itiraf etti, anneannem annemi 'Çocuğunuzu bu ecnebilerin eline böyle kayıtsız şartsız bırakmayın!' diye çok ikaz etmiş."
Sayfa 133 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Mesut Uçakan
Ayşe Hanım, sadece eşyanın hakikati için değil, ciddi manada sinema kültürü ve estetiği için de fikir sancısı çeken bir değer... Sinemadaki hakikat arayışını irfanî sinema kavramıyla karşılardı yazılarında... Bazıları hâlâ millî sinema, beyaz sinema gibi şablon lakırdılarla gündem tutmaya çalışa dursun, o bu milletin değerlerine sahip çıkan içi dolu, sahici kavramlarla kurardı sinemasını. İrfan kavramını seçmesi bile samimiyetinin, ihlâsının göstergesidir. Ama bu kavram popüler olmadı tabii. Olmadı, ama ne gam! İlle de bir akım ismi bulmak değil onun meselesi. Onun meselesi, bu ülkenin sinemacısıyım, diye ortaya çıkan gençlere, bu ülkenin medeniyet hamurunu yoğuran irfan adamı olma duygusunu yaşatabilmekti.
Sayfa 113 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
“İman, ibadet, tevekkül, sabır, kanaat ve manevi bir tavır yoksa; insanın dünyada işi zor!”
Tarık Tufan; Ayşe Şasa
Delirerek hakikate vasıl olmak. Aklı kaybetmek, sonra bulmak sonra bile isteye tekrar vazgeçmek. Varoluş zincirinin paramparça olduğu bir zamanda İbni Arabi'nin kulağına fısıldadığı sır, Ayşe Şasa'yı o delilik ülkesinde başıboş dolaşırken elinden tutup hakikat derdine maşuk etti... Ayşe Şasa sustu. Bütün sancıları, yaraları, acıları, dünyada bırakıp dünyada iken ateşinde yandığı hakikatin ferahlatıcı gölgesine, gürül gürül akan nehirlerine ulaştı. Ayşe ablanın hayatı bir büyük hakikati ikrar etmekti; İnna lillahi ve innâ ileyhi raciûn..
Sayfa 310Kitabı okudu
Reklam
Para, mevki, şöhret... Modern toplumda insanlar bu putların yaydığı sihir alanına sokulabildiği, bu putlara yakın olabildiği oranda başarılı sayılıyor. Bu başarı anlayışı insanın asıl varoluş gerçeği açısından da bakıldığında oldukça hazin ve sefil bir görünüm arz ediyor. Bizim geleneksel medeniyet anlayışımızda insanı eşref-i mahlûkât yapan, üstün ve değerli yapan putlardan arınmış olmaktır.
Sayfa 252Kitabı okudu
Ayşe Şasa'nın Engin Deniz Akarlı'ya Yazdığı Mektuplar
Ben sırtımı inancıma dayamış biriyim. Bu inanç beni çoğaltıyor, çoğaltıyor, çoğaltıyor. Düşünmeyen, düşünemeyen Seküler adına da düşünmek sorumluluğu, bu ağır yük, geçirdiğin bunca şeye rağmen beni ürkütmüyor... İnanca bağlandığımdan beri zaman ve mekan kavramı değişti... Her ikisi de sonsuza uzanıyor. Bir de ibadet insanı arıtıyor, güçlendiriyor, sürekli ek enerji sağlıyor...
Sayfa 187Kitabı okudu
Yanan Kalp Değil; Ömrün Kefaretidir
Ateşe dokundum. Pişman değilim. Zira pişen bir kalbin o hüzünlü kokusunu duydum. Müslümanları, hakikati özleyen bir kadının tefekkür ve maveraya açılmış penceresinden baktım dünyaya: yanmak hiçbir şeymiş! Kalbini bir kere yakan Leyla idi, Mecnun idi, Kerem idi, Aslı idi, Züleyha idi... Kalbini sayısız kere yakanın sureti ise Allah'ı özleyen bir sûret idi gerisini anlatmayacağım... (Zeki Bulduk)
Sayfa 180Kitabı okudu
Modernizmin işaret ettiği hayatın boş olduğunu, bizzat bu hayatın "zirvesini" tecrübe ederek ortaya koyan, bu zirvenin de zirve noktasının "delilikten" ibaret olduğunu ihsas eden "kabz halinden' mucizevi bir şekilde "bast haline geçiş"in hikayesi bu... (Salih Tuna)
Sayfa 150Kitabı okudu
Mülkiyetin ağır baskısını hissedebilmek bir insanın gerçekleştirebilecegi en büyük ruhsal seviyedir. Varsıllar her şeye sahip olabilirler, ama bir şeye sahip olmayı akıllarından bile geçirmezler: Fakr mertebesi! Insan ancak eşyadan arındıkça kendine ve ontolojik hakikate yakın durabilir. Hakikat insan için değişmez en sabit manzaradır ki eşya gelir, o manzaranın önüne oturur. Artık sizin gördügünüz şey, hakikat adına sadece biriktirdikleriniz ve sahip olduklarınızdır. (Hüseyin Akın)
71 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.