''Bir metre arkandayım ve burada olduğumun farkında bile değilsin. Yeteneklerinin o kadar büyük kısmını yitirmişssin ki ben senden daha iyiyim. Şu anda da bu korkunç gürültülü kornayı çalarak sana ikinci bir şans daha veriyorum.''
Yaptıklarım duyularımı geri kazandırdı bana. Elinde silah tutan bir adam, elinde kuş kitabı ve dürbün olan bir adamdan çok daha fazlasını görür, duyar, koklar ve sezer.
Ölüm gerçeği susamurunun ilk önce yüzüne vurur. Nehirde burun delikleri haricinde her yeri suya gömülmüş yatarken, önce koku ve eş değiştirme hikayelerini, ardından avcılar için verilen baloda pastaların kifayetsizliğini ve sonra içlerinde en tedirgin edici olan sesi, kızılağaçların altındaki yuvasından uluyan bir av köpeğine diğerlerinin koro halinde eşlik etmesini duyar.
Fakat bunların hiçbiri önemli değildir, hepsini defalarca deneyimlemiştir. Av köpekleri yalıçapkınlarının mesken tuttuğu ağaçtan sekip suyu yararak susamurlarına yaklaştığında işin seyri değişir.
Ne zaman ki yanaklarını okşayan su av köpeklerinin hareketiyle çalkalanıp titremeye başlar, o zaman yan gelip yarmak yerine fırlayıp kaçarlar. Yanaklar üzerlerine düşeni yapıp sahneyi görme duyusuna bıraktığındaysa sona gelinmiş olur.
Sinir kabloları ne kadar önemli olsa da yanaklardaki bölgesel hissiyatın yoğun kalması gerekir. Susamurunun kafası mütemadiyen şişkin salgı bezleri gibi olmalı ve dış dünyayı can havliyle zorlayarak daha fazla algıya kucak açmalıdır.
Benim kendi yanaklarımı yeniden eğitebilmek için yapabileceğim pek fazla bir şey yoktu.
Gece yarısı sağınızda solunuzda ne olduğunu bilmediğiniz şeyler kıpırdarken bir su birikintisinin dibinde uzanmak bambaşka bir his yaratır. Ölmek gibidir. Suyun içine çekilmeniz ya da fiziksel bir zevkin cazibesine kapılmanız gerekir.
Nehir bana nazik davrandı ve usulca ayartıverdi beni.