Artık içini yakan büyük arzusuna kavuşmuştu: Tüm dağları ve kayalıkları akşam kızıllığında görmüş, çam ağaçlarının uğuldamalarını dinlemiş, ait olduğu Alplere dönmüştü.
Şaman yatağında tüm gece harika bir uyku çekti ve rüyasında ışıl ışıl parlayan dağları, üstündeki kızıl gülleri, ortasında mutlu bir şekilde zıplayan Karbeyaz'ı gördü.
Klara: "Ah, Heidi, baksana, sanki büyük bir arabayla yıldızlara doğru gidiyoruz."
"Evet, peki yıldızların niye böyle mutlu mutlu bize göz kırptıklarını biliyor musun?" diye sordu Heidi.
Klara soruya soruyla cevap verdi: "Hayır bilmiyorum, ne demek istiyorsun?"
" Çünkü yukarıdan, Tanrı'nın biz insanlar için her şeyi ne güzel yarattığını görebildikleri için. İşte o zaman bize göz kırpıp bizim de mutlu olmamız gerektiğini söylemeye çalışıyorlar. Biliyor musun Klara,dua etmeyi unutmamalıyız, Tanrıdan bizi düşünmesini istemeliyiz."
"Eğer ne yapacağını bilmiyorsa, her şeyi Tanrıya anlatmalı,"
...
"Ya bu üzüntü ve ıstırap veren şeyler Tanrıdan geliyorsa, o zaman Tanrıya ne demek lazım ?"
...
"O zaman biraz beklemeli ve sadece Tanrının tüm yaşananlardan sonra bizi mutlu edecek şeyi bildiğini, sadece biraz sakince sabretmemiz, kaçmamamız gerektiğini unutmamalıyız. Bir süre sonra Tanrının aklında bizim için hep iyi şeyler olduğunu göreceğiz. Yalnızca yaşadığımız kötü şeyler yüzünden geçmişte iyi şeyleri fark edemedik,hiçbir şeyin değişmeyeceğini, hep böyle kalacağını düşündük."
Eğer kimseye söyleyemeyeceğin acı veren bir şeyin varsa, gökyüzündeki Tanrı'ya yakarır ondan yardım istersin. O bize sıkıntı veren her şey yok edebilir.