"Birtakım insanlar ( Allah'ı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alışveriş onları Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar."
Nur -37
Allah sevgisi her şeyin başı ve bütün sevgilerin de en saf, en duru
kaynağıdır. Hep O'ndan akar gelir, akıp gelecekse sinelerimize şefkat ve
muhabbet. O'nunla olan alâkamız sayesinde güçlenip pekişecektir her
türlü insanî münasebet. Allah sevgisi bizim dinimiz-imanımız, odur cesetlerde canımız. Varlığın özü, esası O'nun sevgisidir; neticesi de Cennet şeklinde o ilâhî muhabbetin bir açılımı. O sevgiye bağlı yaratmıştır yarattığı her şeyi. Muhabbetin tecelli alanı ruhtur.
Her şeye karşı duyduğumuz ve duyacağımız sevgi ve alâkayı tamamen O'na bağlayıp aşk u muhabbeti gerçek değerine ulaştırabildiğimiz
takdirde, hem değişik dağınıklıklara düşmekten kurtulacak hem de dış
yüzleri itibarıyla sevilip alâka duyulan şeylerden ötürü şirke düşmemiş
olacağız. Bütün varlığa karşı muhabbet ve münasebetlerimizde doğru
yolda yürüyenler gibi kalacağız. O'nu sevdiğimizi dillendirmeli; mazhariyetlerimizin şükrünü eda etmeliyiz ve her hâlimizle O'na karşı alâka, irtibat ve münasebetlerimizi seslendirmeliyiz.
"Allah" kelimesi bir özel addır ve yalnızca kâinatın yaratıcısı, bütün her
şeyin mutlak sahibi, mutlak güç ve irade sahibi, eşi ve benzeri olmayan yüce Rabbimize mahsustur. Tüm isim ve sıfatları kendinde toplayan yüce Allah'ın zatının, başka hiçbir varlığa verilemeyen ismidir. Bazen "Allah" adının karşılığı olarak Tanrı kelimesi kullanılmaktadır. Oysa "Tanrı" kelimesi "ilah" kelimesinin karşılığıdır. İlah ise kendisine tapılan, kendisi için ibadet edilen, kulluk edilen varlık anlamındadır. Evet Yüce Allah, aynı zamanda tüm yarattıklarının ilahıdır. Ama Tanrı kelimesi Allah kelimesinin ifade ettiği anlamı tümüyle karşılamaz. Bu kelime sadece onun ilahlık özelliğini ifade eder.
"La ilahe illa'llah: Allah'tan başka ilah (tanrı) yoktur" derken de Yüce Allah'ın tek ilah olduğunu vurguluyoruz. Ama dikkat edilirse burada "Allah'tan başka ilah yoktur" derken hem "Allah" adını hem de "ilah" adını kullanıyor, Allah'ın eşsiz bir ilah olduğunu vurguluyoruz. Çünkü Allah belli sıfatlara sahip mutlak ve tek yaratıcının özel adıdır. İşte bu özel adla kastettiğimiz yüce Rabbimiz bizim tek ilahımızdır ve O'ndan başka da ilah yoktur.
Sırrı Sakatî Hazretleri evliyaullahtan birinin ziyaretine gitmişti. Tanıyanlar dağda olduğunu söylediler. O da tarif edilen yere gitti. Orada kendi halinde, zikirle meşgul olan bir zat görüp selam verdi.
O zat selamı aldıktan sonra Sırrı Sakatî Hazretleri: "Kimsin?" diye
sordu.
O: "Hû!" diye cevap verdi.
"Ne iş yaparsın?" dedi. O yine: "Hû!" dedi.
"Ne yersin?" "Hû!"; "Ne içersin?" "Hû!"
Sırrı Sakatî Hazretleri'nin "Böyle gece-gündüz Allah'ı mı zikredersin"
diye sordu. O zat "Allah!" İsmini duyar duymaz bir nara atıp ruhunu teslim etti.
"Hayatında hiçbir iyilik yapma mış bir adam ailesine dedi ki: 'Ölürsem beni yakın, sonra yanık bedenimi öğütün, külümü rüzgâra saçın!' Ölünce, çocukları onun vasiyetini yerine getirdiler. Bunun üzerine Allah, yere: 'Haydi onun parçalarını bir araya getir!' emrini verdi. Yer de bu emri yerine getirmiş ve adam hemen dirilmiş. Allah buyurmuş: 'Niçin böyle yaptın?'
'Sen en iyi bilensin Rabbim! Ben bunu senden korktuğum için yaptım' deyince, Allah'ın bağışladığı kullarından olmuş." (Ebû Hureyre)
"İnsanlardan kími de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onlan, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı!"