Hep öyle, yarım arzularla yaşıyordu. Sevmek isterken, biraz sıcaklık, biraz heyecan, biraz aşk duyacakken üzerine atılıyorlar, bırakmıyorlar, yaşatmıyorlardı, yaşamasına engel oluyorlardı.
"Hep öyle, yarım arzularla yaşıyordu. Sevmek isterken, biraz sıcaklık, biraz heyecan, biraz aşk duyacakken, üzerine atılıyorlar, bırakmıyorlar, yaşatmıyorlardı, yaşamasına engel oluyorlardı."
"İş... Hayatların en önemli, anlamı en çok belirli bir kelimeydi... Kişiyi kıskıvrak bağlayan güçlü, büyük zincir. İstersen kopar. Yoksun hemen. Adın yok, ayakların yok, gülüşlerin yok, anlam kattığın birçok şey yok. Yeryüzü bir kağıttır o zaman. Sen tek bir satırsın, belki de tek bir kelimesin o zaman. Toplumcular, yöneticiler, yasacılar silerler seni kağıttan o zaman. Bir cesetsin o zaman. İş. Önemli bu."
"Yağmurun yağışı, insanların bu kaçışmaları, kırışıklarla dolan ufalmış yüzler, telaşlar güzel diyorum... Gülmeyeceklerini bilsem, hem valla hem billa atacam kendimi bir gökyüzü ıslaklığının içine. Ama çekiniyorum, yanımdakilerin diyecekleri beni ilgilendiriyor. Ne karışıyorlar, onlara mı bağlıyız biz, serbestçe yaşayamayacak mıyız, içten gelen bir şarkı söyleyemeyecek miyiz, sövmeyecek miyiz, diyemiyorum. Bizi tutan bir şey var. İnsan öylesine hür olmalı ki... İstek olmaktan ileri gidemiyor bu geçirdiklerim. Bileklerimi bağlıyorlar, içimi de bağlıyorlar..."
Hep öyle, yarım arzularla yaşıyordu. Sevmek isterken, biraz sıcaklık, biraz heyecan, biraz aşk duyacakken, üzerine atılıyorlar, bırakmıyorlar, yaşatmıyorlardı, yaşamasına engel oluyorlardı.
"Hep öyle, yarım arzularla yaşıyordu. Sevmek isterken, biraz sıcaklık, biraz heyecan, biraz aşk duyacakken, üzerine atılıyorlar, bırakmıyorlar, yaşatmıyorlardı, yaşamasına engel oluyorlardı."