“..varsa yoksa oyundu bildikleri gün doğandan batana, uyku bastırana, masallar kirpiklerine asılana kadar. Çocuk olmak böyle bir şeydi, her güne çocuk kalkmak.”
“Ayağı toprağa taşa basmadan nasıl yaşıyordu bunca insan? Bir avuç ot, bir parça toprak arandı gözleri ama yok, inan olsun göremedi. Nasıl nefes alıyordu insanlar bir ağaca dokunmadan, bir çiçeği koklamadan, bir kuşa kulak vermeden? Ne menem bir yerdi bu büyük şehir dedikleri.”
“Etraf vızır vızır geçen arabalar, otobüsler, karınca gibi oradan oraya koşturan insanlarla doluydu. Bir şehrin bu kadar kalabalık, gürültülü, yabancı olabileceğini hayal bile etmemişti. Herkesin bir acelesi, herkesin bir bakar körlüğü vardı. Başı döndü kalabalıktan. Nasıl bir memleketti burası? Kimse durmuyor, durup da önüne ardına bakmıyordu. Başını kaldırdı yukarı baktı İrecep. Gökyüzünü arandı. Ne bir parça bulut ne güneş vardı tepede. Gökyüzü upuzun kara kristal betonlardan, camlardan, demir çelik yığınından binalardan, evlerden görünmüyordu bile.”