Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hevesi Kirpiğinde

Polat Özlüoğlu

Hevesi Kirpiğinde Gönderileri

Hevesi Kirpiğinde kitaplarını, Hevesi Kirpiğinde sözleri ve alıntılarını, Hevesi Kirpiğinde yazarlarını, Hevesi Kirpiğinde yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“..varsa yoksa oyundu bildikleri gün doğandan batana, uyku bastırana, masallar kirpiklerine asılana kadar. Çocuk olmak böyle bir şeydi, her güne çocuk kalkmak.”
Notabene Yayınları, “Bin Başlı Canavar”
112 syf.
8/10 puan verdi
Seni gördüm taşın üstünde, gözlerin kapalı, bebek gibi uyuyordun.Ellerin başka, ayakların başka, ağzın yüzün başka söylüyordu sevdiğini. Bembeyaz bir kuğu gibi uzanmıştın öylece olanlardan habersiz. Delik deşik menekşeler açmıştı her yerinde. Sana baktım. Sanki gözlerini açtın, baktın yüzüme soru sorar gibi." Su gibiydin kızım, akıyordun avuçlarımdan" dedim. Gülümsedin. Elini tuttum.
Hevesi Kirpiğinde
Hevesi KirpiğindePolat Özlüoğlu · Notabene Yayınları · 201750 okunma
Reklam
Acıya alışmaya gör, sarmaşık gibi valla bir dadandı mı sana kımıl kımıl ilerleyiveriyor, damarlarına kanına karışıyor, kemiklerini sızlatıyor, bir bakmışsın her yerin acıdan uyuşmuş ama sen farkında değilsin.
…Şimdiki aşkları görüyoz saman alevi gibi. Laylondan. Yanmasıyla sönmesi bir oluyor. Kötü bir koku kalıyor geride. Başka bir şey yok. Aşktan yanmak mı kaldı şimdi.
"Susmanın da bir vakti varmış, o vakit anladım."
NotaBene YayınlarıKitabı okudu
Yürüdü, nereye yürüdüğünü bilmeden koca şehrin yüreğini deşer gibi, bağırsaklarını söker gibi yürüdü. Gün geceye kavuşana, yol düğüm olup çözülene kadar yürüdü, yürüdü, sonunda kendini yine sabahçı kahvesinde buldu. Yorgun bedeni, tekleyen yüreği, titreyen elleri, ayakları, kaşları, kirpiği yine onu buraya getirmişti.
Reklam
Şimdi Iraz ne ediyordu acaba? Uyumaz da. Nasıl bekliyordur yağmur bekleyen kuru topraklar misali Baran'dan bir haber, hevesi kirpiğinde titrer.
Topraklarımızı, damımızı bırakıp ot bitmeyen, kuş uçmayan, kervan geçmeyen bozkırlara yürüdük. Her şeyi bıraktık geride, bahçede uyuyan anamı, çaputtan oyuncaklarımızı, yarım yamalak anılarımızı, emanet rüyalarımızı, tasımızı tarağımızı her şeyi bıraktık.
Ben çocukluğumu, anamı gömdüğümüzün ertesi, sıcacık helvası soğumadan, şerbeti bitmeden, kokusu dinmeden, gözümdeki yaşlar kurumadan daha babamın "Bir çorba kaynatıver kardeşlerin acıktı” dediği o vakit kaybettim. Bir daha da arayıp bulmak gelmedi aklıma.
Hepi topu sekiz candık, sekiz kardeş, hepsi de benden küçük kardeş. Bütün gün çorak topraklarda güneş doğandan batana oynarlardı hiç yorulmadan, sıkılmadan. Neyimiz var, neyimiz yok bilmezlerdi, varsa yoksa oyundu bildikleri gün doğandan batana, uyku bastırana, masallar kirpiklerine asılana kadar. Çocuk olmak böyle bir şeydi, her güne çocuk kalkmak...
Reklam
Kardeşlerim "Aba" der, aba bilirdi. En büyükleriydim hepsinin ne deselerdi ki başka? Onlar acıkınca, susayınca, uyanınca, bazen ağlaşınca, hırlaşınca, bazen kirlenince, üzülünce "Aba" derlerdi. Ne ana, ne baba olası, bir arası iki arkası, bir yarası iki darısıydım onlar için hiç olamadıklarımın.
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.