Hilafet derken müslüman ülkelerin tek bir yonetici etrafında toplanmasını kastetmiyor. Yahut aklınızda veliren herhangi bir halifelik tanımını kastetmiyor diyebilirim. Hilafet derken müslüman kimliğine sahip çıkan bir gücün veya güçlerin batıya alternatif olarak var olabilmesi demek olduğunu kastediyor. Kısaca hilafeti hatırlamak demek, Müslümanların da mevcut dünya düzeninde bir özne , bir alternatif ve bir güç olmaları gerektiğini kavramak veya savunmak demek. Ama bunu yaparken Batı'nın tanımladığı veya oryantalizme teşne olan bir Müslümanlıkla bunun yapılamayacağının altını çiziyor. Müslümanlarin şuan bir diaspora halinde olduklarini, Batı'nın sömürgeci her türlü dayatmasına karşı batı dışı dünyayı temsilen hegemonik bir güçle kendi öznelliğini ortaya koyması gerektiğini belirtiyor. Bu yönde atılacak her adımın hilafeti hatırlamak olacağını belirtiyor. Yazar ayrıca hegemonya kavramına olumlu yaklaşmış anlaşılan. Kitap en son güncel İslamcı tartışmalara çok güzel değinmiş. En beğendiğim kısım müslümanı diaspora kavramı üzerinden tanımlaması oldu. Bu çok orjinal bir bakış. Hakikaten de müslümanlar yersiz yurtsuz, koruyup kollayani olmayan bir topluluk. Bugunlerde Gazze'de yaşananlar da bunun en net örneği . Yazar aynı zamanda Wael b. Hallaq'ın İslam devleti denilen şeyin imkansız devlet olduğu görüşünü etik kavramı üzerinden çok güzel çürütmüş.Yine Ulus devletlere posta koymuş. Seviye olarak ağır ama bir o kadar da doyurucu bir kitap. Bu kitabı okuyupta gaza gelmemek zor. :)
