Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hoşça Bak Zatına

Hüsrev Hatemi

Hoşça Bak Zatına Sözleri ve Alıntıları

Hoşça Bak Zatına sözleri ve alıntılarını, Hoşça Bak Zatına kitap alıntılarını, Hoşça Bak Zatına en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”
bizde «abullabut»luk, kadına saygısızlık, geleneklerden ve dinden değil, tamamen aksi olarak gelenek değerlerimizden uzaklaşmış olmamızdan da doğmaktadır.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Ülkemizde yüksek öğretime yardım etmek isteyenler için sayısız yollar, seçenekler vardır. Öğrencilere burs vermek, yabancı öğretim üyeleri getirerek maaşlarını karşılamak, kitaplıklar kurmak ve desteklemek, burslu asistanlık kadroları açmak, araştırma laboratuarları kurmak, öğrenci yurtları kurmak, yurt dişina ögrenci göndermek gibi yollar, bunların ancak birkaçıdır.
Sayfa 144Kitabı okudu
Çocuk sağlığının ve hastalıklarının büyüklerle beraber halledilmeyeceği, ayrı bir konu olduğu daha Sultan Abdülhamid devrinde anlaşılmış ve memnuniyetle işaret edelim ki devlet kuruluşu olan Şişli Çocuk (Hamidiye Etfal) Hastahanesi kurulmuştu.
Türk medeniyetinin İslâmlık öncesi devresinde, kız veyâ erkek çocuk ayırımı yoktur. İslâmlık sonrasında ise, kadına ve anaya verilen önem Hz. Meryem, Hz. Asiye, Fatıma Ana gibi kutsal şahıslarda sembolleşmiştir. Hz. Muhammed ile kızı Hz. Fatıma arasındaki baba-kız sevgisi, halk arasında nefeslerde, ilahilerle, mevlid ile devamlı hazırlanıyordu.
Heykel sanatının gelişmemiş olmasının dini yasağa bağlı olduğu doğrudur. Fakat resim sanatı için herhangi bir yasak olduğu doğru değildir. Çok sesli musiki de, dinî yasaklar arasında olmadığı halde gelişmemiştir. Resim yasağı olsaydı, kitaplara konması da hoş görülmezdi.
Reklam
Tanzimat'tan sonra artık şeddadi binalar yapmak da hoş görülmektedir. Çünkü artık mülk-i İslâm eskimiş ve yıpranmış görünmektedir.
Büyük ve kalıcı binalardan çekinmek, Íslâm dininin eski medeniyetler karşısındaki tutumundan kaynaklanmaktadır. Kur'an'da, büyük binalar yaparak gururlanan ve Tanrı emirlerini tutmayarak ahlâksızlığa saptıkları için cezalandırılan kavimlerden örnekler verilir. Arap orduları, İran fethinden sonra hükümdar saraylarını ve mâbedleri yıkmışlar, Bizans topraklarındaki mâbedlere ve büyük binalara ise aynı şekilde davranılmamıştır. Çünkü, Romalılar kitab ehli, İranlılar ise ateşe tapan müşrikler olarak görülmekteydi. Sanıyoruz ki, İran'da büyük binaların yokedilme hareketi, dervişçe kanaatin ve sivil mimari eserleri karşısındaki isteksizliğin kaynağıdır. Nitekim, dervişçe kanaatin ve memnun olarak, sâdece hükümdarlara güzel binaları layık görme anlayışının doğduğu yer, yıkıntılarla dolu olan İran topraklarıdır. Araplar kendi ülkelerinde ümit kıricı harabeleri görmedikleri için, Şam ve Bağdat'ta imar faaliyetini coşku ile sürdürebilmişlerdir.
Fransa'ya bu benzemezlik sebebiyle bizde Fransız İhtilâli etkileri, önceleri Devlet teşkilâtını zayıflatmak yerine kuvvetlendirmiş, bu sırada açılan yüksek okullarda okuyanlar yetiştikten sonra bunlar arasından bazıları, Fransız İhtilâli'ni kabaca ve şematik biçimde anlayarak bizde aristokrasi, veya kilise gibi güçler sanki varmış gibi yurt dışından «Jön Türk»lük yaparak Üçüncü Mustafa misâli yalnız bir adam olan ikinci Abdülhamid'i epeyce uğraştırmışlardır. Abdülhamid gerçi Ulu Hakan değildir. Fakat hain olmak şöyle dursun, iyi niyetli olan bir yalnız adamdır. Kısaca söyleyebiliriz ki Fransız İhtilâli bizden Hıristiyan milletlerin ayrılmasında büyük rol oynamıştır.
Sayfa 189Kitabı okudu
Asiller sınıfının olmayışı, padişah dışında ilim ve sanatları himaye edecek kişilerin ortada görülmemesi dolayısıyla, Istanbul'da olsun taşrada olsun kültür faaliyetlerinde bir yavaşlamaya yol açmıştır.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Mehmed Äkif Ersoy, üstelik kendi kendisini şâir olarak tanıtmaz. Alçak gönüllüdür. Buna rağmen büyük bir şâirdir. Büyüktür, bu büyüklük kişiliğinden gelir. Şâirdir, bu şâirlik, Canakkale şiirinden, İstiklâl Marşından ve Bülbül şiirinden kaynaklanır. «Başka şiiri yok mu?» denebilir. Şâirliği için bunlar yeter. Bunlar zirvelerdir. Bu zirvelere nazım denebilecek eteklerden yavaş yavaş yükselen yamaçlardan çıkarak varılır. Bir ovası, vadisi ve dorukları olan Äkif şiirine kim küçümseyici gözle bakabilir? Bence Akif'in bu üç șiiri șiirdir. Diğer nazımları arasında da şiir olan birçok misralar, beyitler vardır. Bize de bu yeter.
Sayfa 117Kitabı okudu
Herhangi bir konuda derleme yapanlar, bize göre yaptıkları çalışmanın kendilerine telkin ettiği düşünceleri de belirtmelidirler. Aksi halde, özgün inceleme yazıları dışında, bütün yazılar birbirine benzer.
Mevlânâ'da hekim ve hekimlik bilgisi önemli yer tutarken, Yunus Emre'de hekimden bahsetmeden ölüme geçişin sebebi, halkın pek kolay hekim bulamaması, bulsa da çoğu Îranlı veya farsça konuşan Türk olan hekime dert anlatamamasındandır. Halk edebiyatına bu devirde zâten ölümü umursamaz bir davranış gizlidir.