Hristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi Sözleri ve Alıntıları
Hristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi sözleri ve alıntılarını, Hristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi kitap alıntılarını, Hristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Avrupa’da ticaret ve sanayinin gelişmesinin ürünü olan bu yeni kentliler “burjuvazi” adı verilen bir sınıf haline geldiler ve ellerine geçirdikleri iktisadi güce dayanarak siyasi güce de ortak olmak için önce feodalite ve Kilise’yle, daha sonra da monarşilerle savaşa girdiler. Burjuva sınıfının doğuşu feodaliteyi zayıflattı. Feodalite zayıfladıkça monarşilerin senyörler üzerindeki etkinlikleri arttı ve merkezi otoriteler güçlendi. Topraktan kopan köylüler ise 16. yüzyıldan itibaren yeni bir sınıf haline gelmeğe başladılar. Emeğinden başka geçinecek hiçbir şeyi olmayan bu sınıfa da “proleterya” denildi.
Kilise ise, kralların ve günahlarından arınmak isteyenlerin bağışları, çocuksuz ölenlerin bıraktıkları miras ve vakıflar gibi yollarla büyük miktarda arazi edinmişti. 14. yüzyılda birçok Avrupa ülkesinde toprakların dörtte biri Kilise’ye aitti.
Almanya’da Martin Luther ile başlayıp, Fransa ve İsviçre’de Jean Calvin, Avusturya’da Zwingly ile kısa zamanda birçok ülkede yayılan Reform hareketi sonradan Protestanlık ismini taşıyan büyük bir mezhep halini almıştır.
451 Kadıköy Konsili’nde Hz. İsa’nın hem ilahî ve hem de beşerî tabiata sahip olduğu hususu onaylanmış, buna karşı çıkan Monofizitler cemaatten uzaklaştırılmışlardır.
Kilise bünyesinde ortaya çıkan reform yanlısı bir ekip ise kötülüğün kökünün kazınmasını ruhbanın denetim altına alınmasında ve bunun için de öncelikle onların, kilise hiyerarşisine göre laik statüsünde bulunan dünyevi egemenlerce atanmalarının yasaklanmasında görüyordu. Bu amaçla kilise 11. yy’ın ikinci yarısında bazı önlemler almaya başladı. Önce papa seçimi yeni bir düzenlemeye bağlanarak, seçimin bir kardinaller kurulunca yapılması esası getirildi. Böylece bu seçimde laikler devre dışı bırakılmış oluyordu. Ardından piskoposlar ve manastır başrahiplerinin dünyevi egemenlerce atanmaları ve daha sonra da ruhbanın evlenmesi yasaklandı. Ne varki bu kararların, dünyevi egemenlerin şiddetli tepkilerine ve karşı koymalarına yol açmaması kaçınılmazdı. İşte bu aşamada, Hristiyanlık tarihinin belki en trajik olaylarından biri yaşandı ve bir imparator papadan, ayağına giderek af diledi. Hristiyan dünyasını derinden etkileyen bu olay, kiliseyle devlet arasında 1075 yılından 1122 yılına dek kırkyedi yıl süren ve atama kavgası adı verilen çatışmanın da başlangıcıdır. 1122 yılında anlaşmayla sonuçlanmasına karşın devlet-kilise çatışması değişik biçim ve boyutlarda daha yüzlerce yıl sürdü.
Hulusi Yazıcıoğlu, Bir Din Politikası Laiklik , İstanbul 1993, s. 86.