Hüküm Dergisi - Sayı 90 (2020 Haziran) Gönderileri
Hüküm Dergisi - Sayı 90 (2020 Haziran) kitaplarını, Hüküm Dergisi - Sayı 90 (2020 Haziran) sözleri ve alıntılarını, Hüküm Dergisi - Sayı 90 (2020 Haziran) yazarlarını, Hüküm Dergisi - Sayı 90 (2020 Haziran) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“es-Sulh-u hayru’l-ahkâm/Sulh hükümlerin en hayırlısıdır” ifadesi muhatabınızda söze sadâkat söz konusu olduğunda geçerlidir. Bunun için “Hazır ol cenge eğer istersen sulh-u salâh” Osmanlı’nın şiârı olmuştur. “Yurtta sulha, cihanda sulh” ifadesini mutlaklaştırırsanız ne yurtta rahat bulur ne de cihanda başınız dik dolaşabilirsiniz. İslâm elbette selâmet/barış dînidir. Fakat küffârın anlaşmaları çiğnediği bir ortamda “sulh”tan bahsetmek selâmet değil, korkaklıktır."
"Edirne’den İstanbul’a doğru yola çıkan muhteşem “fetih ordusu”nun en büyük gücü topları değil, askere bu yürüyüşün ulviyetini anlatan Akşemseddin, Akbıyık, Molla Gürani’nin de aralarında bulunduğu büyük ruhlu yetmiş veliydi. Yol boyu devam eden Akşemseddin’in tebşirâtı, Fatih’in, “Letuftahanne’l-Kustantiniyyetu… Elbette Konstantin feth olunacaktır…” hadisiyle müdellel hutbeleri, tekbir sesleri, Edirne’den Konstantin’in surlarını sarsmıştı. Allah-u Ekber’in hakîkatine inanan fetih ordusunun nazarında uzaklar yakın, güçlüler zayıf olmuştu."
"Kosova’ya ilerleyen Osmanlı Ordusu geçtiği güzergâhta ne ekinlere, ne hayvanlara zarar verir. Şu ifadeler İslâm Ordusu'nun zaferlerinin arkasındaki rûhu resmedenlerden biridir: “Hazreti
padişahın adl-u siyaseti bir mesabede idi ki askerin yolu üzerinde ziraat erbabından bir ferde darı danesi kadar ziyan ermedi. Bir çöpe ziyan veren bin ağır değnek yerdi. Bir tane buğday yiyen adam pâdişâhın hizmetinden kovulurdu. Bir başak zayi edenin dane gibi nice kere başı dövülürdü.”*
Sayfa 14 - Mehmed Neşrî, Kitab-ı Cihan-
nüma-Neşri TarihiKitabı okudu
"Ayasofya’sız bir İstanbul’un bizde kalmasına sevinmek, sabah uyandığında kafası yerinde diye bir adamın gülüp-oynamasına benzer. Kafamızın içini boşalttıklarından habersiz bir hâlde kafamızın zarfının varlığına seviniyoruz. Beynini başkalarının idare ettiği bir kafa, yük itibariyle sana, düşünme itibariyle efendilerine aittir. Ayasofya aşkımızın, vecdimizin, Allah’tan جل جلاله başka kimseden
korkmamanın adı olan şecaatimizin beynidir. Eğer öyle olmasaydı Haçlı tehditlerine rağmen Sultan Fatih ne İstanbul’a girebilir, ne de şehre girdiğinde doğrudan Ayasofya’ya gidebilirdi."