Tesadüflerin oyuncağı olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Yaşayışımıza etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmektense hayatın ve muhittin şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak, daha makul daha kolay değil miydi?
Hiçbir şey üzerine düşünmeye,hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde,insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.
Böyle olduğu halde nasıl garip bir kuvvet bizi birbirimize bu kadar sağlam bağlamıştı? İlk andan itibaren tamamıyla başka dünyaların insanları olduğumuzu anladığım hâlde beni burada tutan ve seni gördüğüm zaman içimi sevinçle dolduran neydi ?
Ben de seni seviyordum... Hem nasıl seviyordum... Hislerimde bugün de bir değişiklik yok. Fakat niçin seviyordum, işte bunu bulamadım ve beni düşündüren,seninle olan hayatımızın devamından şüphe ettiren bu oldu . Seni niçin sevdiğimi bir türlü bilmiyordum...
Biz hiç bir tarafları birbirine benzemeyen, hiç bir müşterek düşünceleri ve görüşleri olmayan iki insanız... Kim bilir ne gibi sebeplerle tesadüf bizi birleştirdi . Sen beni sevdiğini söyledin,ben buna inandım...