İçsel Aile Sistemleri Terapisi kitaplarını, İçsel Aile Sistemleri Terapisi sözleri ve alıntılarını, İçsel Aile Sistemleri Terapisi yazarlarını, İçsel Aile Sistemleri Terapisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yazık, iki ruh taşıyor bedeninde; biri her daim diğerinden ayrılmak isteyen. (Goethe, Faust).
Faust bedeninde iki ruh olduğundan yakınıyordu. Oysa benim bedenimde sürekli çatışan bir kalabalık var. Bir Cumhuriyet yönetimindeki gibi sürüp gidiyor bu çatışma. (Bismarck)
Travmatize olmuş ailelerin çoğunda çocuklar ne istedikleri ne de uygun oldukları, ama kendilerinin ve ailelerinin hayatta kalması için gerekli olduğuna inandıkları aşırı rollere girmeye zorlanırlar.
Yetişkinler incinmiş bir çocuğun duygularına kendi incinmiş çocuk yanlarına verdikleriyle aynı şekilde aşırı tepkiler verirler. Sabırsızlık, inkâr, eleştiri, tiksinme veya dikkati dağıtma bu tepkilerden bazılarıdır.
İçinizdeki aileyi keşfetmek, onları dinlemek, ihtiyaçlarını bilmek, korkularını hissetmek ve en önemlisi ise iyi veya kötü hepsinin bu ailenin bir parçası olduğunu anlatmak için yazılan bu kitabı üniversite 4. sınıfta hocam önermişti.
Çocuklara acılarını ve korkularını saklamaları öğretilir. Yetişkinler incinmiş bir çocuğun duygularına kendi incinmiş çocuk yanlarına verdikleriyle aynı şekilde aşırı tepkiler verirler. Sabırsızlık, inkar, eleştiri, tiksinme veya dikkat dağıtma bu tepkilerden bazılarıdır.
Çoğumuz insanın tek biz zihni olduğuna inanarak sosyalleşiriz. Bir insanın farklı düşünceleri ve duyguları olsa da hepsinin tek bir kişilikten kaynaklandığına inanırız. Hermann Hesse'in yakındığı gibi "kendiliği tek bir birim olarak değerlendirmenin bütün insanların doğuştan gelen ve zorunlu bir ihtiyacı gibi görünüyor. Bu yanılsama ne sıklıkta ve ne ciddiyetle parçalanırsa parçalansın her zaman kendini onarıyor" (Hesse, 1927/975). Sonuç olarak çoğu insanın kendine dair zayıf bir kendilik algısı vardır, çünkü deneyimledikleri aşırı düşüncelerin ve duyguların kim olduklarını belirlediğine inanırlar.
Amerika kapitalist bir topluluktur. Burada şirketler, şirketi ve şirketteki ilerlemelerini, ailelerinin çıkarlarının önüne koymaya istekli olan büyük bir orta seviyede çalışan havuzuna ihtiyaç duyar. Bu şirketler ayrıca ailelerinde eksik olan yakınlığı, satın alabilecekleri pahalı mallardan elde edebileceklerine inanan milyonlarca tüketiciye de ihtiyaç duyar.
İç içe geçmiş ilişkilerdeki insanlar neredeyse birbirlerinin duygularını hissettiklerini ifade ederler, birbirleri adına konuşup birbirlerini korurlar ve birbirlerinin duygularına aşırı tepki verirler. Birbirlerinden ayrışmada ya da farklılaşmada zorluk çekerler.
Kutuplaşmış ilişkilerde her birey, diğerine karşı olarak veya diğeriyle rekabet yüzünden kendi uyumlu pozisyonundan çıkıp katı, aşırı pozisyona geçer. Kutuplaşmış üyeler arasında katı sınırlar oluşurken, birbirine bakım verme ve iletişim azalır.
Gergin ebeveyn-çocuk ilişkileri geride yetersizlik, değersizlik ve öfke yükleri bırakır. Ebeveynler birbiriyle fazla kutuplaşmış olduğunda ya da bir nedenle liderliklerinden vazgeçmek zorunda kaldıklarında, çocuklara bir ebeveyni koruma veya ailenin sorumluluğunu alma gibi yükler kalır.
“Şeytanı bahçenizden çıkarabilirsiniz, ama oğlunuzun bahçesinde yeniden bulursunuz.” Çocuklarımızda, bize baskı yapan ve şeytan gibi gördüğümüz yüklü yanlarımızı üretiyoruz.
Herkesin böyle çocuksu yanları vardır. Bununla birlikte pek çok danışanda bu yanlar (diğer insanlara benzer şekilde) kendileriyle ilgili aşırı fikirlerle yüklüdür ve danışanın geçmişindeki aşırı bir noktada saplanıp kalmıştır.
Hemen her danışanın genç, çocuksu yanları vardır (iç-görü kullanıldığında bunlar genellikle farklı yaşlardaki çocuklar olarak görünürler). Bu yanlar üzgünken şu duyguların bir kombinasyonunu hissederler: ihmal edilmiş, terk edilmiş, muhtaç, yalnız, çaresiz, umutsuz, aciz, mahçup, suçlu, değersiz, sevilmeyen, korkmuş, içi boş. Küçük yanlar ayrıca danışana keskin bir acı, titreme ve huzursuzluk, yoğun bir açlık veya iştah kaybı gibi bir sürü fizyolojik rahatsızlık da verebilirler.