Dünyanın en uzun gecesi 21 Aralık değil, beni terk ettiğin gecedir.
Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir.
Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek ?
Gerçekten kırıyorsun beni,
Bir nedeni yok, yanlızca öptüm
Şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. Çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum.
Aynı otobandaydık ve birimiz, birimizin yanından geçip gitti. Hafızasızlığı gurur saymanın adil yanı!
Hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. Hangimiz daha özveriliydik; bunun da...
Umarım mutlu olursun, bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. Hiç kimse aldatmadı ötekini; yanlızca böyleydik işte! Yüzüme öyle bakma nefretle
Dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terk ettiğin gecedir.
Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir.
Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek ?
Gerçekten kırıyorsun beni,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm.
İnsanlar, İstanbul'da daha çabuk ayrılıyorlar sevgililerinden. Herkes sevgilisiyle vedalaşmak için ordan burdan kalkıp İstanbul'a geliyor. İstanbul, buna çok küsüyor.
Bir gün yanına uzanıp sana sarılıp uyuklamak üzerine kurduğum monokrasiyi özleyeceğim, pişmanım, ben gidiyorum. Hoşçakal yüreğim. Hoşçakal ormanım. Ben, ormanından kente inen bir kurt gibi, yapayalnız gidiyorum.
Ben biraz geç kalmıştım sen biraz erken gelmişsin. Bağışla beni nefesimi kıskanıp da küsen rüzgâr. Bir çocuğun elinden yeryüzünü almak gibi birşey bu. Bu çocuğun gözlerinden gökyüzünü sökmekle eşdeğer. Çocuksam, pek şımarıksam bölmüşler demektir uykumu. Uyumuyormuşum, yol yorgunluğuymuş yalnızca meğer. Ben biraz geç kalmıştım sen biraz erken gelmişsin. Bağışla beni nefesimi kıskanıp da küsen rüzgar.
Önce bir yorgunluğu yaşadık. Sonra bir yorgunluğu. Yenilerini yaşayacaktık. Taşırdık. Öldük yaşayamadan. Gerçekten gerek yok giderken yanına birşey almaya...