Câmiu Beyâni'l İlmi ve Fadlihî"de (586) zikredildiğine göre Nuaym b. Hammâd şöyle demiştir:
İbnul Mubarek'e "Ne zamana kadar ilim talep edeceksin?" diye soruldu da o "İnşaallah ölene kadar" dedi.
Harb'in şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ahmed b. Hanbel'i şöyle derken işittim: "İnsanlar ilme ekmek ve su gibi muhtaçtırlar. Çünkü ilme her an ihtiyaç duyulur. Ekmeğe ve suya ise günde bir veya iki kez ihtiyaç duyulur."
el-Hatib bu eserde (1739) isnadıyla Mâlik'in İbn Vehb'e şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
"Ey İbn Vehb! Allah'tan kork ve ilminle yetin! Zira kim ilmiyle yetinmişse mutlaka fayda vermiş ve faydalanmıştır. Eğer sen talep ettiğin şeyle Allah'ın katındakini arzuluyorsan ümmetlerin kendisiyle faydalandığı, Allah'ın ümmetleri kendisiyle faydalandırdığı şeye isabet etmişsin demektir. Fakat öğrendiğin şeyle istediğin sadece dünyalık ise senin elinde bir şey yok demektir."
İbnu'l Kayyım (rahimehullah) "Miftahu Dâri's Saâde"de (1/226) şunları söylemiştir: "İlim amelin imamıdır. İlim amelin yönlendireni, amel ise ilmin takipçisi ve me'mûmudur. Dolayısıyla ilmin arkasında olmayan ve ilme tâbi olmayan hiçbir amel sahibine fayda vermez. Bilakis sahibi için bir zarardır. Nitekim seleften bir zat 'Kim Allah'a ilimsizce ibâdet ederse bozduğu düzelttiğinden çok olur' demiştir. Ameller kabul ve red yönünden ancak ilme muvâfik ya da muhâlif olmaları hasebince farklılık arz ederler. Şu hâlde makbûl olan amel ilme muvâfık olan ameldir. Merdûd olan amel ise ilme muhâlif olan ameldir. Terâzi ve mihenk taşı ilimdir."