Soğuk çok kötü, insanları öldürüyor. Donuyorsun.
Ama insan donarken donmaktan korkmaz hiç. Olsun der, ilişmeyin, gidin. Size ne, donarsam donarım. Çok güzel bir uyumak gibi. Yavaş yavaş damarlarına yayılır, kanla beraber. Önce çok korkarsın, koşmaya, yetişmeye, geride kalmamaya çalışırsın. Önde gidenleri yakalamalı dersin. Sonra bir de bakarsın ki, zaten gidemiyorsun. Olduğun yere çökersin. Kızgın güneşin altında gölgeli bir ağaç altı bulmuş gibisindir. Hani, sırtını da ağacın gövdesine dayamışsın sanki. Bir rahatlar insan, bir rahatlar. Hiç sorunu kalmaz. Öleceğine pek inanmaz ama, ölse de ne gam. Ne hoş bir uyuşukluk, ne tatlı bir uyku. Bunlardan insana kötülük gelmez ki. İşte burda uyuyorum, sonra kalkıp gelirim. Donmam, donmam.
Donarsam da donarım, size ne?
O vakit kitaba girmesini bir tek ben biliyordum. Sonra herkes girip çıkmaya başlamış. Dingo'nun ahırı gibi. Ayıp, biliyorum ama, ne yapalım. Öyle. Ben de başka kitaba girmedim zaten. Belki birazcık Cyrano'ya.
Ateşim olursa, yüzümü duvara dönüyorum. İkide bir nasılsın derlerse cevap vermemek için. Duymamazlıktan geliyorum. Hem duvarı seviyorum. Rüyalara oradan giriliyor.